8 Ağustos 2011

Elif Şafak ile Telif Şafak arasında gidip gelen bir edebiyat ortamı

Ülkemizin Kültür-Sanat Haritası: 
Ülkemizde okuryazarlık oranı: %100
Kişi başına yıllık okunan kitap sayısı: 40 (Japonya 25)
Kütüphane sayısı (okul kütüphaneleri hariç): 8207
En az bir kütüphaneye üye olan kişi sayısı: 65.000.000
En büyük kütüphanedeki toplam kitap sayısı: 149.842.703 (Library of Congress 147.093.357) 
En küçük kütüphanedeki kitap sayısı: 3.214.668
Müze sayısı: 172
Ulusal sanat galerisi sayısı: 93
Bir yılda düzenlenen kitap fuarı sayısı: 20
Diğer yıllık kültürel ve sanatsal etkinliklerin sayısı (üniversiteler dahil): 15.471

İşte böyle bir ülkenin, adı lazım değil bir yazarının, geçen gün yeni bir kitabı yayımlandı. Yayımlanır yayımlanmaz da edebiyat çevrelerince bir "eleştiri" bombardımanıdır başladı. Sıradan okurların "eleştirilerini" saymıyoruz bile.

Mesele ne ki? Efendim mesele şu: Yazarımız Zadie Smith adlı bir İngiliz Hanımefendisinin kitabından aşırma yapmış. Aşırma deyip geçmeyin. Bilenler bilir, Doğu Anadolu taraflarında aşırma bir halay türüdür. Bilhassa kızlar oynadı mı seyrine doyum olmaz. Ellerin omuzlardan arkaya doğru aşırılıp aşırılıp tekrar öne getirilmesi esasına dayanır...

Bendeniz okur olmak isteyen bir edebiyat okuyucusuyum. Söylemekten imtina ederim, yedi-sekiz yıl kadardır da başta Varlık, kitap-lık, Notos olmak üzere edebiyat çevrelerini izlemeye pek hevesliyim. Edebiyat üzerine sayısız web sitesi, blog da cabası. Ben de ne saftım eskiden! Yazarlık makamını kutsal bilirdim. Yazarlık son duraktı. Bir kimse yazar olmuşsa onun için ötesi yoktu. Nereden bilirdim "sürüyle" b.ktan yazarın da olabileceğini. Hele hele günümüzde eline kalemi alan ben yazarım diye ortaya çıkıyor anasını satayım. Yazar'sın yazmasına da ne yazar'sın? Türkçe'de author/writer ayrımı olaydı görürdük yazar mıydın yazmaz mıydın? Okurları da ahmak sayma bu arada, her şeyi açık seçik görüyorlar.

Efendim sadede gelelim. Mevzubahis yazarımızın yeni kitabı gelmeden önce reklamları geldi. Reklamlarla birlikte de "eleştiri" tozları geldi ufaktan ufaktan. Bir de birkaç gün önce kitabın kendisi geldi ki sormayın. Saldırı başladı. Sanırsın Amerika İran'a saldırdı.

Ben de oturmuş, başım ellerimin arasında kara kara düşünüyorum: Neden saldırıyorlar ki kadıncağıza? Ne var bu kadar hırçınlaşacak?

Ben böyle meraklanadururken, birçok kimse de pusuya yatmış nereden vuralım, diye bekliyordu. Birden bir intihal lafıdır aldı yürüdü. Haydi bakalım. "Ben zaten tee ne zaman demiştim bu kadının yazdıklarında iş yok diye." "Evet evet, ben de dem vurmuştum zaten kumaşının kıymetinden."

İyi güzel. Tutalım Smith'ten esinlenerek yazdı bu kitabı. Hatta bırak esini esrayı, diyelim ki çaldı bu kitabı. Evet çaldı. Hırsızlığın bu kadar meşru olduğu bir toplumda bu tepkilerin ölçüsü biraz aşırıya kaçmıyor mu acaba? Bir kitabı beğenmezsin olur biter. Bu bir tarafa, önceki kitapları üzerinden neden bu kadar eleştiriliyordu peki?

Ama dur bir dakika, sakın işin içinde kıskançlık neyim olmasın? Ne bileyim, sonuçta bu vatandaşın kitapları peynir ekmek gibi satıyor. Ama yok yok, kıskançlık olamaz. Olamaz, zira ülkemizde zaten her "yazar" çok satıyor. En kıytırık roman elli bin satıyor. Yok canım, kıskançlık olamaz.

2 yorum:

  1. Kaçırmışım yine ben bazı olayları, yani son çıkan kitabı çalıntı mıymış? Yok artık demek istiyorum, evet evet tam da böyle demek istiyorum.

    YanıtlaSil
  2. Öyle olduğunu sanmıyorum Buğdaytanesi, zaten dün birçok haber sitesinde sert bir dille iddiaları reddettiği yazıyordu. Evet Elif Şafak belki kemale ermiş bir yazarımız değil ama bu kadar eleştiri, atıp tutma da bence fazla.

    YanıtlaSil

Yorumunuzda bir web sayfasına bağlantı vermek istiyorsanız buraya bakabilirsiniz.

Yorumlarla ilgili notlar için buradaki sayfanın sonuna bakabilirsiniz.

Sayfa başına git