21 Ocak 2013

Vıladimir'e Mektup

Sevgili kardeşim Vıladimir,

Satırlarıma başlamadan önce selam eder, her iki karakaş gözlerinden hasretle öperim. Nasılsın iyi misin? İyi olmanı Cenabı Hak'tan niyaz ederim. Bizleri soracak olursan, hamdolsun hepimiz çok iyiyiz.

Moskova'da havalar nasıl, diye sormayacağım. Burada havalar böyleyse, orayı düşünemiyorum bile. Gerçi siz alışkınsınızdır. Her şey alışkanlıklar üzerine kuruludur, diyordu ya bir filozof, kimdi o, hatırlıyor musun? Misal, şimdi senle baban Moskova'dan kalkıp buraya gelseniz tişört mişörtle dolaşmaya kalkarsınız maazallah. Hele bir de senin Sibirya'da yaşayan bir teyzenle enişten vardı, adlarını da hatırlamıyorum şimdi, onlar gelse nasıl dolaşırlar, Allah bilir.

Unutmadan söyleyeyim, dedem geçenlerde 100 yaşına girdi. Gerçi doğum gününü tam olarak bilmiyoruz ama, 1913'te doğduğu için 2013'e girer girmez, onu da 100 yaşına girdi kabul ettik. Eğer şu son zamanlarda birileri doğum yapmadıysa, iki tane torununun torunu, yüzü aşkın da torunu var. Nasıl bir duygudur acaba?

Duyduğuma göre senin oğlan Moskova Anadolu Lisesi'ni kazanmış. Seni de yeğenimi de tebrik ederim. İnşallah kazandığı gibi bitirir ve iyi bir üniversiteye gider. Bu nasıl iştir arkadaş, benim daha çocuğum yok, seninki liseye başladı. Hayır, yaşlandığımı falan hissetsem yine dert değil, henüz gencim, daha yaşım kaç başım kaç. Gerçi, seni de çok erken evlendirdiydiler, değil mi? Neyse, bu konulara fazla girmeye gelmez.

Yazın buraya gelecek misiniz? Yolunuzu gözlüyorum, haberiniz olsun. Geçen yıl da o kadar bekledim, gelmediniz, aşk olsun yani. Antalya'ya gittim, üç kişiden birinin adı İvan, birinin Dimitri, birinin Ali. Antalyalı'dan çok sizinkiler var, herkes gelmiş, bir sen yoksun be kardeşim, olacak iş mi. Umarım bu önümüzdeki yaz da aynısını yapmazsınız.

Ludmila'yı görüyor musun? Pek göreceğini sanmıyorum ama yine de aklında olsun, görürsen çok selamlarımı söyle.

Şimdilik kendine çok iyi bak kıymetli kardeşim Vıladimir. Aleksey amcam ile Galina teyzeme çok selam söyle, ikisinin de ellerinden öperim.

Satırlarıma son vermeden önce tekrar selam eder, seni hasretle kucaklarım. Bu arada mektubun başına yanlışlıkla karakaş gözlerin yazmışım, senin kaşın gözün kara değil ki, alışkanlık kardeşim alışkanlık.

Baki selam.

Not: Acele cevap bekliyorum.

21 yorum:

  1. Önemli değil bence, yazdan önce baharda görüşecez. Kaşlarım kara gözlerim mor dudaklarım kor. Gerisi hikaye gelince.

    YanıtlaSil
  2. İyiyim bence ze, senden naber li? Hiç sesin çıkmıyor ha. Ba-na porkatal soyarsan nu, içine de badem koyarsan uz! Gelirim dermişim bi! Ama geç gelirim bilirsin lek, amma gelirim mus. Sen de gelsen olur ki ta! Yine de fark etmez Natalia fa! Oral-ar halen sıcak mıdır şa...ib...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Buradan görünen yıldızlar oradan da görünüyor mu, tek merak ettiğim bu.

      Sil
    2. Ayrıca, ben de atları çok severim.

      Sil
    3. Görünmez olur mu hiç, görünür tabii. Hem a(l)tlar, hem üs(t)ler. Ben de miyav miyav severim de yok ki-ne-me.

      Sil
  3. Üstelik Benim Adım Yılmaz Ki, Mehmet Değil!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aristophanes'i de hesaba katmak gerek ama, bunu göz ardı ediyorsun. Niceleri gelip geçtiler ki "yılmaz" dediler onlar için, tez zamanda yıldıkları görüldü ama. Hem, "yılmaz" bir kişiliğe bürünmüş olmak adının Yılmaz olacağı anlamına gelmez, değil mi sevgili Mehmet.

      Sil
  4. Aristo'yu da düşünerem, amma velakin Partçe okimirem men. Mehmet değil ablacım üstelik, pembiş sokumlu Volodimir benim adım! Senin Mehmet başka, benimki Galina başka. Neyse boşver. Doktorkuşuluk, binboğacılık oynamaya devam de mi/ Bana yeni girişmeler, çıkışmalar hakkında uzuncacık yazıver olur mucuk. Senden acilen hastaneye gidip bayrağı indirmeni isterler-ik. Ama ben yılmam görcen, ard-arda beklicem senin bene gelmeni?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öteden beri oyun oynamayı sevmişimdir, bu bilinen bir şey. Lakin oyun var, oyun var. At resmi çizmek de yerine göre oyun sayılır. Evet, hakikat her zaman gizli olmuştur, arayanı da çok olmuştur, peki ya bulanı? Hakikat arayışına düşen filozoflar/bilgeler hep yanıldılar. Bir tür oyun olarak algılamalıydılar halbuki. Hakikati aramak zevkli bir oyundan başka nedir ki?

      (Tam o sırada filozof yerinden kalktı ve şöyle dedi: Benim sana gelmemi istiyorsan sen bana gelmelisin. Sustum, hiçbir şey diyemedim.)

      Sil
  5. Platon'un devlet kuramında mağara örneğini bilirsin. Başka bir şey yazmıyorum, kendi mağarasının içinde körelen çok filozof vardır. Adlarını kitaplarda okuduklarımız içeride düşünüp dışarıda yazanlar. Hakikat ise bambaşka bir olgudur; önce kendi içinde aramalı insan, mağarasından çıktığında gözleri yanardır. Bu benim oyunum değil ki, geçtiğin yerlerdeki izlerin çağırır.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Geçtiğim yerlerden hoyrat geçtim sayılır, dönüp arkama bakmayı akıl etmedim de denebilir. Nasıl izler bıraktım, doğrusu farkında değilim.

      Sil
  6. Senin izlerin kalbinden dökülen kelimeler; peygamberin hırkası misalini bilirsin, hayrat değildir, hoyrat da; amma telvedir! Bir de Tevrat Tekvin Bab XI, Babil'in sırrını açıklayan kısım!

    YanıtlaSil
  7. EMİRE!, diyemezzsin

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ?

      Düşündüm de, şu soru işaretleri olmasa derdimizi nasıl anlatacaktık? :)

      Sil
  8. Bence de B| (y)

    YanıtlaSil
  9. Taciturnitas stulto homini pro sapientia est

    YanıtlaSil
  10. ADSIZ YORUM YAZANLARIN DİKKATİNE

    Adsız yazılan yorumlar bazen spam işlevi görüp arada kaynayabiliyorlar. Lakap denen bir şey var. :)

    YanıtlaSil

Yorumunuzda bir web sayfasına bağlantı vermek istiyorsanız buraya bakabilirsiniz.

Yorumlarla ilgili notlar için buradaki sayfanın sonuna bakabilirsiniz.

Sayfa başına git