Çocuklar top oynuyor. Biri diğerine bağırıyor: “Çekmesene
a.ına koyim!” A.ına koyan kişi altı (6) yaşında. Anaokuluna gidiyor.
Yumuşak
Makine ve Ölüm
Pornosu adlı iki kitap hakkında, Başbakanlık Küçükleri Muzır Neşriyattan
Koruma Kurulunca verilen rapor doğrultusunda dava açılmıştı ya, unutmuştum,
Yekta Kopan'ın blogunda okuyunca hatırladım.
Ne kadar ilginç
şeyler oluyor memlekette. Dram mı, trajedi mi, komedi mi, mümkün değil
kestiremiyorsunuz. Diyelim ki muzır
olan her şeyi kitaplardan çekip çıkardık. Bütün rafları silip süpürdük, ortalık
tertemiz, şenlendi. Peki ya sokak? Ya gündelik hayat? Ya televizyon? İnternet? Dergiler, gazeteler?
Bir kitapta şöyle yazıldığını düşünün: "Genç kadın çıplak sayılırdı, üstünde sadece kırmızı sutyeniyle külotu vardı, delip geçici bakışları..." Siz kalkıp bu ve buna benzer cümlelerin yer aldığı kitabı, küçükleri muzır neşriyattan koruma kaygısıyla yasakladınız, küçükleri korumuş mu oldunuz gerçekten? Bu tarif edilen genç kadına Allah'ın her günü Hürriyet, Sabah, Milliyet, Haberturk ve bilumum günlük gazetede rastlamıyor mu çocuk? Ya magazin dergilerinde, TV reklamlarında? Hele bir de İnternette, trilyonlarca böyle cümle, trilyonlarca böyle fotoğraf.
Bugün sizin erotik, hatta porno dediğiniz her şey sokakta var artık, gündelik hayatın tam içinde var. Bundan elli yıl önce koca koca insanların bilmediği şeyi bugün çoluk çocuk biliyor, elli yıl önce yetişkinlerin ağzına almaktan imtina ettiği sözü bugün beş yaşındaki çocuk çekinme nedir bilmeden gönül rahatlığıyla söylüyor. O zamanlar otuz yaşındaki birinin kendi yaşıtları yanında bile söylemeye, yapmaya çekindiği sözü, davranışı bugün üç yaşındaki çocuk bizzat ana babasından öğreniyor.
Demem o ki, devletin ciddi bir zihin değişikliğine ihtiyacı var. Çok değil, on beş yıl öncesinin yöntemleri bile bugün artık işe yaramıyor. Bir kitabı yasaklamakla hiçbir şeyi değiştirmiş olmuyorsunuz. Öte yandan, yasaklamak zaten çözüm değil, hiçbir zaman olmadığı gibi. Bütün hayatı yasaklarsanız ancak o zaman birtakım şeylerin önüne geçebilirsiniz, o zaman da hayat olmaz ortada.
Devlet ciddi bir zihniyet değişikliği yapıyor zaten, farkına varmıyoruz ama her gün yasaklar artıyor, bir gün gelecek bu günleri mumla arayacağız bu gidişle
YanıtlaSilMerhaba Asya Hanım, ben her şeye rağmen enseyi karartmama taraftarıyım, gelecekten umutlu olmak lazım, başka şansımız yok zaten. Sevgiler, sağlıkla kalın.
SilAz ve öz. Bu kadardır işte bu konu...
YanıtlaSilTeşekkür ederim N.Narda
SilMerhabalar,
YanıtlaSilÜniversitede bir hocam vardı kulakları çınlasın aynı cümleyi kurardı hep benim biraz endişeli, biraz kara bulutların altında kalmış ifadelerimin karşısında: "Bu kadar da karamsar olmamak lazım hanımefendi!"
Peki olmayalım... Yolun sonunda bir ışık var evet ama o ışık bana hala "aydınlık" tan çok hızla üstümüze gelmeye devam eden trenmiş gibi geliyor...
Devlet bu ve benzeri konularda zihniyetini nasıl değiştirebilir hücrelerimize yerleştirmeye çalıştığı şey tam da buyken..? Saklamak, korkmak ve sinmek...
Sevgiyle...