25 Mart 2013

Kravat

Keşke kravat da diğer pek çok aksesuar
 gibi kadınlara özgü olsaydı.
Ne güzel olurdu.
Kravat kadar saçma, kravat kadar gereksiz bir aksesuar var mıdır? Peki, kravatın ne işe yaradığını anlayabilmiş bir insan var mıdır yeryüzünde? İnsanın boynunu sıkan ilmikli bir halattan farkı nedir kravatın, var mı bu soruya esaslı bir yanıt verebilecek kimse?

Tarihte olabildiğince ilginç konular var. Gelgelelim, okullarda tarih adına insanlara öğretilen şeyler savaşlar ve anlaşmalardan ibaret. Çoğu da yalan dolan zaten. Geriye dönüp de öğrencilik yıllarımda bana öğretilenlere baktığımda, neredeyse tamamının yalan yanlış şeyler olduğunu görüyorum. Daha sonra, benim de şimdi yaptığım gibi, o eski yanlış bilgileri yenileriyle değiştirmek mümkün elbette ama olan geçip gitmiş zamana oluyor.

Kravatın ve daha pek çok başka işe yaramaz zımbırtının tarih boyunca nasıl bir seyir izlediğini, hangi aşamalardan geçip günümüze geldiğini merak edenler için de alternatif kitaplar var tabii. Ancak ben asıl, insanların neden tarih boyunca gereksiz şeylere ihtiyaç duyduğunu merak ediyorum. Bu, sanırım biraz da psikolojinin konusu. Mesela, altın, pırlanta falan takmak tam olarak ne anlama geliyor? Üstünde değerli bir maden taşıyan kişi kendisine bir değer eklendiğini varsayıyordur herhalde. Bu tür aksesuarların çıkış noktası burası olmalı. Bu da bizi aşağılık psikolojisine götürüyor. Kendisine dışarıdan bir değer ekleme ihtiyacı duyan bir kimse, kendisini yeterli derecede değerli görmüyordur mantıken.

Yüzük gibi, amacı bakımından mantıklı aksesuarlar da var elbette. Topluma, ben nişanlıyım/evliyim mesajı vermekte bir mantıksızlık görmüyorum ben. Yine saat, toka, eldiven, atkı, şapka gibi insanın işine yarar aksesuarlarda da mantığa ters gelen herhangi bir şey yok. Ama kravattı, fulardı, bilezikti, kolyeydi, küpeydi, kol düğmesiydi, broştu... bunlara, biraz derinden düşününce, insan bir anlam veremiyor.

Tabii şöyle bir durum da var, pek çok aksesuarın zaman içinde kullanım alanı da amacı da değişiyor. Belki bugün bize gayet saçma ve gereksiz görünen birtakım eşyalar geçmişte oldukça işlevseldi. Bu da alışkanlık denen mefhuma götürüyor bizi. Kişioğlu bir şeye alıştı mı, şuyuna buyuna bakmıyor. Doğduğumuz zaman anababamız ne yapıp ediyorsa sorgusuz sualsiz aynısını yapıp etmiyor muyuz biz de?

(Yine nereden girdin nereden çıktın be oğlum. Alt tarafı, takmaktan bıktığın kravat üstüne iki laf edecektin. İyisi mi kes burada, kes kes.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuzda bir web sayfasına bağlantı vermek istiyorsanız buraya bakabilirsiniz.

Yorumlarla ilgili notlar için buradaki sayfanın sonuna bakabilirsiniz.

Sayfa başına git