Dalgalı denize doğru emekleyen bir bebek... Ne annesinin ne de kendisini izleyen diğer insanların akıl edemediğini küçük bir köpek akıl edebilmiş. Hayvanların sandığımız kadar hayvan, insanlarınsa sandığımız kadar insan olmayabileceğini her zaman söylemişimdir.
Bir Köpekliğin Ardından
Çarpıcı bir olay anlatacağım bugün. Anlatacaklarım, sadece beni sarsmamış olmalı ki; birlikte
tanık olduğumuz on kadar arkadaşın ötesinde, son anda deklanşörlere basarak ebedileştirdiğimiz bu enstantane paylaştığımız sosyal medya ortamlarında da ilgi ve şaşkınlıkla izlendi.
Fethiye ve civarında yaşama imkan ve şansını yakalamış herkes bilir, farklı bir coğrafyada hüküm sürmekte olduğunu. 3000 yıllık bir tarihin içinde süzülüp gelen, pek çok medeniyete mekan olmuş, şiir, müzik ve sanat tanrısı Apollon’un doğduğu ve hükmettiği topraklarda yaşamanın hazzı, kehanetin kol gezdiği coğrafyada dolaşmanın gizi sarıp sarmalar kadim Likya topraklarında insanoğlunu.
Köyceğiz’den Antalya’ya uzanan bu kadim uygarlık, 23 kent-devletten oluşan Likya Birliği’nden geriye kalan Xantos, Patara, Tlos, Myra, Olimpos ve Simena yerleşimleri ile tarihe, denize, maviye ve yeşile duyulan özlemleri gideriyor, hasretlere derman oluyor.
Fethiye ve çevresi, dağların babası Babadağ ile denizlerin anasının kucaklaştığı, Ege ve Akdeniz’in birleşip tek vücut olduğu, kumsallarında dinlendiği bir yeryüzü cenneti.
Fethiye’de bunca güzelliği paylaşmak amacı ile bir ara gelen doğa dostu yürüyüş severler, farklı gruplar içerisinde her hafta sonu antik coğrafyalarda, dağlarda, orman patikalarında yürür, tarih ve doğanın farkındalığı ile hemhal olurlar.
Geçtiğimiz Pazar günü, bu yürüyüş gruplarından Mortırnaklar ile antik Likya Yollarında idim, her zaman ki gibi. Kadim Likya patikalarını dolduran, baharın müjdecisi kır çiçekleri, kabartlağan soğanları ve hayat fışkıran sütleğenler eşliğinde keyifli bir yürüyüş sonrası Kabak Koyu’na inmiştik.
Kumanyalar açılmış, güneş altında parlayan Akdeniz’e nazır mükellef birer ziyafet olmuştu çıkınlarımızın içindekiler. Ardından gelen rehavetle uzanmış, kumsalda devrilip tükenen dalgaların, kumlar üzerindeki beyaz köpüklerini izliyordum. Az ileride, denize doğru ilerleyen bir şey dikkatimi çekti. Doğruldum, baktım; küçücük bir bebek, emekleyerek, beyaz dalgalara doğru ilerliyordu. Bir ara durdu, ışıl ışıl denize baktı ve minicik bedeninden beklenmeyecek bir hızda, dalgaların kırılarak oluşturduğu beyaz köpüklere ulaşıverdi bir anda.
© Yusuf Ceran |
Önce gördüklerim hoşuma gitmişti. Yumurtadan çıkan Caretta yavrularının denize kavuşma özlemini hatırlatmıştı. Yanımdaki arkadaşlarım da fark etmiş şaşkınlıkla olan biteni izliyordu ve (ne hikmetse) hiçbir müdahale gelmemişti kimseden. O anda şimşek hızıyla bir karaltı kaydı kumdan denize doğru ve bebeğin denizle buluşacağı anda, önünü keserek durdurdu onu. Bir köpekti bu, tehlikeyi hissetmiş, annesinin dalgınlığından yararlanarak, üzerindeki giysilerle denize dalmak üzere olan bebeğin önüne geçerek durdurmuştu onu. Muhtemelen; King Charles Spaniel cinsi olan köpek, burnunu bebeğin burnuna dayamış, telaşlı havlıyor, yaramazlığından ötürü azarlıyordu açıkça.
Durumu fark eden annesi, kendini paralarcasına koştu, çocuğunun yanına neden sonra, köpek, yavruyu usulca annesine teslim etti ve ilerideki ağaçların gölgesine uzandı, hiçbir ödül, takdir beklemeden. Sonunda çözülüp, kendimize geldik bizler de.
Gözlerim doldu, insanları düşündüm, savaşları, cinayetleri, çirkin egoların emrindeki canavarları. Yalakaları, menfaat düşkünlerini, sahtekarları, birbirini boğazlamaktan zevk alan zavallı insanlığı düşündüm. Birkaç saniye içinde küçücük bir köpek, yazının icadından bu yana yazılmış tüm ahlak kitaplarından daha fazla bir ders vermişti bizlere, hem de farkında olmadan.
Tüm kitaplarımı yakmak istedim, tüm öğretileri paramparça etmek isteği uyandı içimde. Bir de, bu köpeğin ayakları dibinde bir gece geçirmek istedim, belki bana ve türdeşlerime bir hayvanın, bir köpeğin duyarlılığı bulaşır umuduyla.
Metin Denizmen
Insanligimizdan utanmaliyiz.
YanıtlaSil