Dün sınıfta pencerenin yanındaki masada oturmuşken, baktım dışarıdan bir kuş gelip pencereye kondu. Bir sığırcık. Ürkek bakışlarla camın ardını, içeriyi süzdü. Yiyecek arıyor gibiydi. Bir önceki gün güpgüneşli bir bahar havası varken, dün oldukça soğuktu, üstelik de kar yağıyordu. Gagasında buz vardı kuşcağızın. Herhalde karın içinden bir şeyler yemeye çalışırken gagasına bulaşan kar donuvermişti. Fotoğrafını çekmek istedim, fotoğraf makinesi yanımda değildi. Biz insanlar da ne garip şeyleriz böyle. Bazen kendimi ayıplıyorum da. Hayvancık açken, en azından ben öyle olduğunu düşünüyorken, fotoğrafını çekmek de pek insanca bir davranış değil doğrusu. İyi ki makinem yanımda değil, dedim sonra.
Doğanın bazı gelenekleri vardır. Bizim aklımızın almakta zorlanacağı türden gelenekler. Bir kere bunlar hiç mi hiç şaşmıyor. Binlerce yıl durmadan, değişmeden sürüyor. Biz insanlar, özellikle de bugün artık işi iyice zıvanadan çıkarmış, on yılda bir bile gelenek-görenek değiştirirken, doğa kendi kanununu binlerce yıldır sürdürüyor. İşte bu göçmen sığırcık kuşları. Kendimi bildim bileli aynı vakitte geliyorlar memlekete. Kaldı ki, benim daha yaşım ne başım ne, babamdan dinlerdim çocukken, o da kendini bildi bileli böyleymiş. Bu yıl geçen yıla göre hava sıcak, soğuk; dinlemiyor doğa, kendi kuralından, yasasından vazgeçmiyor.
Sözü dolandırmayayım, pencerede sığırcığı görünce içimi bir sevinç kapladı. Dışarıdaki, neredeyse fırtınaya çevirecek havanın korkutmasına aldırmamamızı, baharın kapıda olduğunu müjdelemeye gelmişti. Ben çocukken de kış boyunca evde iyice sıkılır, bahar gelince inanılmaz denli mutlu olurdum. Her baharı bize haber vermeye gelen de işte bu sığırcık kuşları olurdu. Çünkü her zaman ilk onlar gelir. Hayal meyal hatırlıyorum, en çok üç yaşında olmalıyım, annem beni kucağında pencereye götürüp dışarıdaki elektrik tellerine konan sığırcıkları göstermiş ve bahar geldi, demişti.
Bugün de bahar geldi. Nice baharlara...
Ne güzel de anlatmış :-)
YanıtlaSilHuyu kurumasın. :)
Sil