Küçük kardeşim Elif satranç tahtasını görünce, gel oynayalım dedi. İşim var dedim ama dinletemedim. Taşları dizdik. Hazır oynuyorken biraz öğreteyim dedim, onun bir taşını alıp kendiminkini yerine koyarak, "bak, senin taşını yedim," dedim. O da hemen benim bir taşımı alıp ağzına koydu. :)
Bir gün de ablam, Elif'e dondurma almış. Elif bakmış ki dondurma çok soğuk, "abla, balkona çıkıp güneşe bırakalım dondurmayı, biraz ısınsın öyle yiyeyim," demiş. :)
Yeğenim İrem dört yaşında olduğu için bu yıl ilkokul dörde gideceğini sanıyor.
Geçen yaz aramızda geçen bir diyalog:
— Sen de bu yıl okula gidecek misin?
— Evet.
— Kaça?
— Dörde. :)
Bir ara bizim okulun birinci sınıfına gelen Büşra adlı zehir gibi bir kız vardı. Kendisine sorulan bir soruya, "Çünkü Allah çok iyi kalpli bir insandır," diye cevap vermiş. :)
Anaokulu öğretmeni olan arkadaşım Erdem'in Eren adlı öğrencisi, ona amca diye hitap ediyormuş. Diğer bazı öğrencileri de, Erdem'in her gün elinde taşıdığı küçük çantasını beslenme çantası sanıyorlarmış. :)
Bir arkadaşımın oğlu da annesine, "Senin kemerin neden takılık, benimki neden çıkarılık," diye sormuş. Baksanıza, çocuk dört yaşındaki zekasıyla kelime üretebiliyor. Sözümona dilciler zıpır kelimeler türeteceklerine gelip bu çocuğu örnek alsınlar. :)
Bizim okulun birinci sınıf öğretmeni, çocuklardan birer top kağıt getirmelerini istemiş. Bir çocuk, bir kağıda bir top resmi çizip getirmiş. :)
İyi ki çocuklar var.
İyi ki çocuklar var :)
YanıtlaSilSelam Buğday Tanesi. Nerelerdesin, gözükmüyorsun? :)
Silİyi ki varlar. çünkü onlarsız dünya çok kirli. Dünyamızın en temiz hali o minicik ağızlarından ve kocaman yüreklerinden çıkan kelimeler değil mi?
YanıtlaSilbu arada iyi bayramlar Harun
sevgimle...
Merhaba Elif, hoş geldin. Sana da iyi bayramlar dilerim. Umarım gönlünce geçiyordur.
SilÇocuksu günler dilerim.
Ben her çağda çocuk zekasının mükemmel olduğuna inanırım. Ön yargılardan, korkulardan, endişelerden ve henüz "olmazlarla", kendi engelleri ile dolmadığından dünyayı ve olayları algılayışları daha çarpıcı ve zeki gelir bana.
YanıtlaSilEğitim sisteminin çocuklarda yaratıcılığı nasıl öldürdüğüne dair ünlü eğitimci Sir Ken Robinson'ın harika bir "TED" konuşması vardır. Ben defalarca izlemişimdir. Hem komik hem çok iyi şeyler söyler bana göre. Tavsiye ederim. TED konuşmalarını genel olarak da tavsiye ederim ayrıca. Amatör ya da profesyonel neredeyse her meslekten ya da yetenekten kişinin konuştuğu serbest kürsü gibi bir kurum. Ve bunların yayınlandığı bir site.
Ken Robinson'un konuşmasında şöyle bir örnek var, ben çok severim; Resim öğretmeni resimlerini yapan öğrencileri kontrol etmektedir. İlk okul 1.sınıf öğrencilerinden bir kız çocuğunun bir yüz çizdiğini görür. "Bu kim", der öğretmen? "Tanrı", der çocukta. "İyi de Tanrı' yı kimse görmedi ki, nasıl resmini çiziyorsun" der öğretmen merakla? Birazdan herkes görecek! der çocuk...
Bir de çocuklara öğretmeden onlardan aslında ne çok şey istediğimize dair yeğenimle ilgili bir örnek vermek isterim sevdiğim; Ve aslında dünya ve yetişkinler, çocuklar için ne kadar karmaşık ve anlamlandırması zor, ve ne kadar önemli bir süreç..
Daha önce hiç asansör görmemiş olan 5-6 yaşlarındaki yeğenimle kapının önünde ayakkabılarımızı giyiyorduk.Dedim ki; hadi asansörü çağır da gelsin. Baktıı, baktıı,baktı kapıya 3-4 saniye. Sonra "asansöör, asansöör" dedi cancağızım.:-)
Onun için henüz çağırmak kelimesinin tek bir anlamı vardı, ve ben aslında yanlış kelime kullanmıştım..
Uzun oldu ama, çocuk zekası ile ilgili örneklere bayılırım. Yukarıdakiler de harika. Ondan :-)