Trendeyim. Ankara - Eskişehir. Karşımda iki kadın oturuyor, birinin kucağında çocuğu var. Yanımda da bir genç, yirmi-yirmi iki yaşlarında. Doğrusu hiç yüzüne bakmadım, yaşını öyle tahmin ettim sadece. Trene binip yerime oturacağım zaman bu yanımdaki çocuğu elindeki telefona gömülmüş halde buldum. Bana yer vermek için kalktığında bile gözünü telefonun ekranından alamadı garibim. Ah bu teknoloji, ne gaddar bir şey, çocuklarımızı, gençlerimizi –tabii bu arada bizi de– ne hale sokuyor! Tren kalktıktan birkaç dakika sonra da çocuğun iki telefonu olduğunu fark ettim. Her ikisi de son derece teknolojik.
Şimdi önümdeki kadından da azıcık bahsetmesem bu yanımdaki çocuğa haksızlık olacak. Bu kadın, çocuktan da "tekno" biri çıktı. Benden bir-iki dakika sonra gelip bindi, tam karşıma oturdu. Oturur oturmaz o da telefonunu çıkardı, cicili bicili bir kabı vardı telefonun, biraz bakındı. Sonra telefonu masaya bıraktı, çantasından bir tablet çıkardı. Bir şeyler okudu tabletten, ben bir e-kitap okumaya daldığını düşündüm. Ancak yalan olmasın, iki dakika baktı bakmadı, tableti de elinden bıraktı ve bu kez de çantasından bir laptop çıkardı, açtı ve gözlerini ekrana dikti.
Yanımda ve önümde bunlar olup biterken beni bir düşünce aldı. Hayat mı çok hızlı akıyor, ben mi çok yavaşım? Bir karar veremedim doğrusu. Allahtan, dedim içimden, Japonya gibi teknolojimizi kendimiz üreten bir ülke değiliz, yoksa maazallah, öyle bir durumda bu yanımdaki genç arkadaşın iki değil beş telefonu olur, önümdeki hanımın da aletleri bir değil dört çantaya anca sığardı.
Teknoloji elbette her zaman kötü bir şey değildir. İyi yönlerine rastlandığı da oluyor. Örneğin teknoloji sayesinde tren biletimi internetten alıp zaman kazanmış olmam bir yana, trende oturacağım masalı koltuğu da internetten seçmiş olmasaydım, doğrusu bu yazıyı yazarken çok zahmet çekecektim. Çünkü özellikle böyle durumlarda çantamın bagajda değil de yanımda olması gerekiyor. Kitabımı içinden çıkarasım geliyor örneğin, sonra defterimi, kalemimi, ve bir de fotoğraf makinemi. Tüm bunlar için de masa bulunmaz bir nimet.
.
Çantam dedim de, ondan da söz etmeliyim biraz. Bu çantam, yanlış anımsamıyorsam, dokuz yıldır benimle birlikte. Şu yanda gördüğünüz fotoğrafını üç yıl önce bir piknik sırasında çekmiştim. Çok seviyorum onu. Aldığımda henüz öğrenciydim. Bir öğrencinin cebine göre de pahalıydı. Ama kafama koymuştum, alacaktım. Nitekim aldım da. Umarım daha kaç yıl birlikte oluruz sevgili çantamla.Trene bindikten on beş dakika sonra uyuklamaya başladım. Yorulmuştum çünkü. Arkadaş, sen taa Van'dan Ankara'ya bir buçuk saatte gel, Esenboğa'dan Ulus'a da bir saat on dakikada gel. Olacak şey değil. Ama oluyor işte. Bir zamanlar bir turistten buna benzer bir serzeniş duymuştum. Adam Londra'dan Dalaman'a üç-dört saatte gelmiş ama Marmaris'teki oteline ulaşması iki saati bulmuş. Ne anladım ben bu işten, diyordu şakayla karışık. Ben de, merak etme, dedim, zaten Gökova'nın başı var sonu yok arazisi boş boş duruyor orada, yaparız içine bir havaalanı olur biter. Her neyse, ne diyordum, uyukladıktan sonra uyuyakalmışım. Çay, kahve servisi yapılırken uyandım, oldukça sert bir kahve içtim de kendime geldim. Tabii, o arada on dakika kestirmek de epey işe yaramıştı. Bazen saatlerce uyuduğumuz halde alamayız uykumuzu, bazense on dakikada alırız.
Eskişehir'e inmemize on dakika kaldı. Notlara daha sonra devam ederim belki.
durum bana ağır bir görgüsüzlük gibi geldi.
YanıtlaSilHer birimizin hayatına baktığımızda evet, telefonlarımız, tabletlerimiz ve bilgisayarlarımız var. Fakat 'ben' bile hiç bir zaman üçünü bir arada taşımadım. Genelde tabletle telefonu bir araya alıyorum da, laptopu...
Gösteriş merakına kapılmış ruhlarız çoğumuz. İyi ki bazılarımız farkına erken varıp biraz olsun kendimize çekidüzen verebiliyoruz.
Selam kardeşim. Keşke mesele gösteriş merakından ibaret olsaydı. İnsanlar kendilerini gönüllü olarak teknolojik aletlere köle ediyorlar, işin özeti bu. Bağımlılık yapması bakımından da sigaradan hiçbir farkı yok söz konusu aletlerin. Bir toplumun geleceğini o toplumun bireyleri inşa eder. Şimdi sen gel de böyle gençlerden gelecek kurmasını bekle. Bu sadece bizim ülkeye özgü bir şey de değil, bu bilinen bir şey. Ne diyelim, umarım bir mucize gerçekleşir de gelecek bugünden daha güzel, daha iyi olur.
SilSağlıkla kal.