Bir hayvan geliyor, Serge'in yanından ileri doğru atılıyor ve belirmesiyle kaybolması bir oluyor. Bir tilki mi bu? Yoksa bir köpek mi? Hayvanın ağzında bir şey var. Parçalanmış ateşleme setini kollarında bir beşik gibi sallamaya devam eden Serge hayvanın peşinde koruluğa gidiyor. O yakına gelince başka hayvanlar kaçışıyorlar. Hepsinin dişlerinin arasında bir şeyler var, üzerleri kanla örtülü gri lokmalar; ağaçlara yuva yapmış kara kuşlar ona hor gören bir biçimde bakarken gagalarından içeri en leziz lokmaları atıyorlar. Tüm ağaçların sakatlanmış olduğu bir noktaya geliyor; gövdeleri yarılmış, dalları kopmuş, üstleri katran parçalarıyla kaplanmış. Katran, zemini aralıklı parçalar halinde kaplamış, kış mevsiminin neden olduğu sertliği kendi yumuşaklığıyla dengeliyor. Bu katran birikintileri ağaçların arasındaki ufak bir alana doğru giderken daha da sıklaşıyor: katran buranın zeminini neredeyse bütünüyle örtüyor. Adamlar katranın üzerinde içi pamukla doldurulmuş bir battaniyenin üzerindeymişçesine oturuyorlar; sırtlarını ağaçlara dayamışlar, ayaklarının yanında paketler ve silahlar var. On, on beş kişi olmalılar, üstlerinde Alman üniformaları var. Hepsi ölü. Biçimsiz, aşırı olgunlaşıp çürümeye başlamış meyveler gibi ağaçların gövdelerine çarparak düşmüşler. Hepsinin yüzünde ekşi bir ifade var; sanki deliliğin sınırındaki grotesk bir kahkaha atarken donmuş hepsi. Serge ağızlarına bakıyor: bazılarının çeneleri yerinden çıkmış, aşağıya doğru sarkmakta; iki tanesinde göğüs veya boyun veya yanaktan başlayıp genişleyen şarapnel yaraları var; bir tanesinin yüzü bütünüyle patlamış, geriye yalnızca kırık çene kemiği parçalarının içinden çıktığı bir delik kalmış.Tom McCarthy, C.
24 Şubat 2016
Ağaçlara yuva yapmış kara kuşlar...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumunuzda bir web sayfasına bağlantı vermek istiyorsanız buraya bakabilirsiniz.
Yorumlarla ilgili notlar için buradaki sayfanın sonuna bakabilirsiniz.