18 Ağustos 2013

Kayıp

Kaybettiğim bir şeyi bu kadar aradığımı hiç hatırlamıyorum. Birkaç yıl önce Notos dergisinin bir sayısında çok hoşuma giden bir öykü okumuştum, bir yıl sonra bir daha okuyasım tutunca kitaplığa bakınmış ama bulamamıştım. O bir. Bir de sekiz-on yıl önce Mehmet dayım bana Maupassant'ın bir kitabını hediye etmişti. Üç-dört yıl önce bir gün Çehov'un birkaç öyküsünü okuduktan sonra Maupassant'dan da birkaç tane okuyasım tutmuş, yine aynı şekilde kitaplığa bakınmıştım, ama onu da bulamamıştım. 

Kaç kere aradım tahmin edemezsiniz. Odunluktan çatı arasına kadar evde bakmadığım yer kalmadı. Bugüne dek onlarca kitabım kayboldu, kimi çalındı, kimi gitti gelmedi, hiçbirini bu kadar aradığım olmamıştı. Hâlâ düşünüp duruyorum, nereye gitti o dergimle o kitabım? 

Bu yıl bir de kendimi kaybettim bir ara. Geçenlerde. Bir ay kadar önce. Bazen kendimizi kaybedebiliyorduk, değil mi? Yani, en azından böyle bir hak tanınmış bize. Bilmiyorum, herhangi bir şey bizim hakkımızdır diye ille de yapacak değiliz, ama ben yine de bu hakkımı kullandım. Tanrım! Nasıl kötü bir şeydir kendini kaybetmek, bilen bilir.  

6 yorum:

  1. İşyerimde bir evrakı tüm gün aramıştım, koyduğum dosyada çıktı ertesi gün:p

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne kadar şanslısın, iki günde buluvermişsin. Elini başıma vur da benim de şansım açılsın. :)

      Sil
  2. Sonrasında,kendini bulabilmek de iyidir ama...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Selam blogdaş, nasılsın? Umarım her şey yolundadır.

      Kendini bulmanın tadı bir başkadır elbette, becerebilene ne mutlu. :)

      Sil
    2. Teşekkürler,sağolun.
      Kendimizi aramak galiba hayatın bir diğer anlamı...

      Sil
  3. Evet kendimizi de kaybedebiliyoruz, buldum gibi ben :)

    YanıtlaSil

Yorumunuzda bir web sayfasına bağlantı vermek istiyorsanız buraya bakabilirsiniz.

Yorumlarla ilgili notlar için buradaki sayfanın sonuna bakabilirsiniz.

Sayfa başına git