2 Ocak 2016
Arayış
Babamla dayım sobanın yanına kurulmuş konuşuyorlar. Bir saat önce yemek yedik. Şimdi onlar çay içiyor, bense konuşmalarına kulak kesiliyorum. Ben çayı hiç sevmem. Çünkü çay sevmeyi hiç öğrenmedim. İnsan her şeyi annesinden öğrenir. Çünkü babalar gündüzün hiç evde değildir. İnsan geceleri uyur, gündüzleriyse bir şeyler öğrenir ve arada başka şeyler yapar. Ben öğrendiğim ne varsa annemden öğrendim. Öteki çocuklar da her şeyi annelerinden öğrenmişler. Benim annem de benim gibi çay sevmez. Çay sevmeyen bir anne çocuğuna çay sevmeyi öğretemez. İnsan sevmeyi öğrenir. Pek çok şeyi öğrenmez, yani pek çok şey kendiliğinden ortaya çıkar demek istiyorum, ama sevmeyi öğrenir. İnsan nasıl ağladığını da nasıl güldüğünü de bilmez ama nasıl sevdiğini ya da nasıl sevmediğini bilir. Çünkü insan bir şeyi sevmeyi ya öğrenmiştir ya öğrenmemiştir. Babamla dayım sobanın yanına kurulmuş konuşuyorlar. Bir yandan da çay içiyorlar. Bense onları dinlemeyi seviyorum. Dinlerken başka şeyler de yapıyorum. Dayımın önündeki çay bardağının burmasına bakıyorum. Onu kim, nasıl öyle burmuş, düşünüyorum. Dönüp babamınkine bakıyorum. O da burulmuş. Tabaklara bakıyorum. Şekilli, bezekli beyaz çay tabakları. Komşumuz Hediye Teyze geçenlerde İran tabaklarından söz ediyordu. Kocası satıcılık yapıyor, İran tabakları da satıyormuş. İnsan sevmeyi kendiliğinden bilmez, bir yerlerden de getirmez, ama öğrenir. Bundandır ki, sevmek bazen çok basit gelir insana, bazense çok zor. Ağlamak, gülmek öyle değildir halbuki, ikisi de ne basittir ne de zor. Çok basit veya çok zor olan ne varsa sonradan öğrenilir. Elbette insan neyi öğrenirse bu hayatta annesinden öğrenir. Sobanın üzerindeki çaydanlığın sesi geliyor. Komşumuzun bir köpeği var, kışın hiç havlamıyor. Bir yerlere de gitmiyor. Çünkü kurtlar çok uzaktalar. Ben hiç kurt görmedim ama babamla dayım görmüşler. Onlar gördükleri için ben de görmüş sayılıyorum. Dışarı çıkınca arkadaşlarıma bunu söyleyeceğim. Kurt görmüş olduğum için beni çok kıskanacaklar, biliyorum. Sonra belki kardanadam yaparız. Biz kardanadamları da çok severiz. Ama yalnızca kışın severiz. Ben çayı yalnızca kahvaltıda içerim. Annem çayımın yarısını tabağa döker, soğutur, öyle içirir. Dün aklıma harika bir fikir geldi. Duyunca annemin bana aferin diyeceğini biliyordum. Çayımı hiç tabağa dökmeyelim, dedim anneme, ben dışarıdan biraz kar getireyim, onunla soğutalım. Annem hiçbir şey demedi. Çayımı alıp yarısını tabağa döktü. İnsan bu dünyada her şeyi annesinden öğrenir. Benim arkadaşlarım da ne öğrenmişlerse annelerinden öğrenmişler. Babamla dayım sobanın yanına kurulmuş konuşuyorlar.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
İnsan ne öğrenirse gerçekten annesinden öğrenir. Fakat değiştirebilir. Ben değiştirdim pek çok şeyi. Şimdi ben de kendi yaşantımı ona aksettirmeye çalışıyorum ama hiç kar etmiyor. Aynen bu hikayede olduğu gibi. :) İstemek/istememek... Tek manimiz bu aslında.
YanıtlaSilMerhaba Yolcu. İnsan elbette annesinden öğrendiği pek çok şeyi bir yerden sonra değiştirebilir. Ama pişmanlık, olumlu, olumsuz, her iki anlamda da pişmanlık saklı kalmak üzere.
SilSelamlar...
Cay sevilmez mi yahuuu?!?!
YanıtlaSilBana soylenen bir seyi sana aksettiriyorum. Ayrica bir aksam cay ictiniz siz, Kugulu'da!
Sayın Jardzy, nasılsın iyi misin? Yeni memleketinde havalar nasıl?
SilÖykümsüdeki bir çocuğu benle niye bir tutuyorsun mesela? Selamlarımızı ilet kendine.
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilŞenay, teşekkür ederim kardeşim, bu güzel yorumun için.
SilSenin de annenden çok şeyler öğrenmiş olduğuna eminim. İnsanın annesinden bir şeyler öğrenmesi için annesinin hep evde durması gerekmez ki. Bir anne yokluğunda da çocuklarına çok şeyler öğretebilir. Hatta suskunluğunda da.
İlk çocukluğunda insanın annesinin sürekli yanında olmaması zor olmalı. Ama bunun bir zorunluluk olduğu da bilinmeli. Nitekim senin annenin durumu tam da böyle bir zorunluluktan kaynaklanmış. İnsan annesini fazla yargılamamalı. :)
Öte yandan, insanın bu hayatta her şeyi annesinden öğreniyor oluşu, babasından öğreneceği hiçbir şeyi olmadığı anlamına gelmemeli. Evet, babalar da en az anneler kadar önemlidir bu hayatta.
*
Ben de bir zamanlar yatağımın yanındaki duvarın üzerine bir yerlerde rastladığım bir Latin sözünü yazmıştım koyu koyu harflerle: Errare humanum est.. Hata yapmak insana mahsustur. Evet, hata esasında insana ait bir niteliktir. Yaşamın doğasında var sanki bu. Hata yapılmadan yaşanacak bir yaşam nasıl olabilir ki? Sana katılıyorum: İnsanın ders alması için yalnızca kendi hatalarına bakması gerekmez. Kim demiş bunu? Başkalarının hayatı da elbette ders alacağımız hatalarla dolu. Tıpkı bizim hayatımızın da onların ders alacağı hatalarla dolu olması gibi. Hem, gayet haklısın, hata dediğin kime göre, neye göre? Dur bakalım.
İnsan hep değişir elbette; gelecekte bu konudaki düşüncelerim değişir mi bilmiyorum ama şu an için insanın ânı yaşaması gerektiği yönündeki o bilindik inancı epey benimsemiş görünüyorum. Son hesaplaşmada geçmiş elimizden uçup gitmiştir, gelecekse henüz gelmemiştir, bundan ötürü de ânı yaşamak en iyisi.
Sevgiler, selamlar...
Yüreğinize sağlık.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim Fikriye. Selamlar...
Sil"Bir anne yokluğunda da çok şey öğretebilir çocuğuna. Hatta suskunluğunda da." Ana metin ne kadar sade, ne kadar kısa ve keyifli bir pazar okumasıysa bu yorum cümlesi de o kadar doğru. Evrensel olacak kadar :) Suskunluğumuzla çok şey öğretebiliriz dünyaya...
YanıtlaSilMerhaba Bettra, hoş geldin. Nasılsın, umarım her şey yolundadır?
SilTeşekkür ederim yorumun için.
Selamlar...
Merhaba :) İyiyim, ya sen? Kaleme kağıda geri döndükçe her şey daha güzel, hayat daha yaşanır oluyor. Rica ederim, rastgele...
YanıtlaSilBen de iyiyim, teşekkür ederim. Yaşayıp gidiyoruz gördüğün gibi.
Sil