22 Ocak 2016

Yüklü kelimeler

2015'te hiç etimoloji yazısı yazmamışım. Bugün okuduğum bir makalede yeni bir kelime görünce blogda paylaşayım dedim, böylece uzunca bir aradan sonra kelimeler üzerine bir yazı da yazmış olurum.

Sözünü ettiğim kelime hamule. Şu uzun cümlede şöyle geçiyor: 

(...) kıyı setlerinde inşa edildikten sonra, kanallardan denize açılan ve bu şekilde kurak memleketin üzerinde yelken açmış gibi görünen ve kıymetli hamulelerini rıhtıma taşıyan gemilerin kimin malı olduklarını da tahmin edebiliyordu. (Ref.
Kelimeyi, dediğim gibi, ilk kez bugün duydum. Cümleye bakıldı mı anlamı oracıkta tahmin edilebiliyor. "Yük" anlamına geliyor hamule (حَمُولة). Bazı sözlüklerde bu şekilde, bazılarındaysa hamûle şeklinde yer alıyor. Bundan on beş yıl kadar önce de "Hamil-i kart yakinimdir" diye bir şeye rastlamış ve şans eseri oradan geçmekte olan yaşlı bir dil hocasına gidip sormuştum. Sorumu cevaplamış ve hamil ile hamile'nin aynı kökten geldiğini söylemişti. Aslına bakarsanız, "taşıyıcı", "yüklü" anlamlarına gelen bu iki kelime birbirinin aynısı (حامل). Arapçanın bir özelliği olarak, taşıyıcı kişi erkekse hamil, kadınsa hamile olur. Naci ile Naciye'deki mantık. Dolayısıyla "Hamil-i kart yakinimdir," sözü "Kartı taşıyan benim yakınımdır," anlamına geliyor. Bu topraklarda her devirde varlıklarını sürdüren çanak yalayıcılar, kendilerine bir yerlerde torpil filan lazım oldu mu bir büyüklerinin, mesela götünü yaladıkları bir siyasetçinin yanına giderler, siyasetçi bir kart, kâğıt vs. yazıp ellerine tutuşturur, onlar da götürüp torpillenecekleri yere verirlermiş. İşte, oradaki muhatapları kartı alıp üstünde "Hamil-i kart yakinimdir," sözünü ve altında da bunu yazan siyasetçinin imzasını görünce gereğini yaparmış. Tabii, bu kelime eskimiş sayılır artık, şimdilerde kullanıldığını sanmıyorum, ama örneğin doksanlarda, seksenlerde filan siyasetçilik yapan tanıdıklarınız varsa onlara sorun muhakkak bilirler. Neyse, konumuzdan sapmayalım. 

Aynı kökten, yani Arapça /hml/ kökünden gelen bir kelime daha var elimizde. Tahmin etmişsinizdir, hamal (حمّال). Bu kelime Türkçeye tek /m/ ile geçmişse de Arapça orijinalinde şeddelidir, yani m'si çift sesli okunur, hammal biçiminde.
***
İnsan bu hayatta pek çok şey taşır. İyi şeyler de taşır, kötü şeyler de taşır. Karnında çocuk taşıyan da vardır haram lokma taşıyan da. Kimi ekmeğini kazanmak için odun taşır, kimiyse bir yerlere kapılanmak için cebinde bir kart taşır. Kimi kafasında bilgi taşırken kimi binbir türlü kötülük taşır. Ortaokul yıllarımda bir dolmuşun arkasında okuduğum yazıyı hiç unutmam: "Taş taşı laf taşıma." İnsan iyi bir yük taşıdı mı hiçbir zaman yorulmaz.

6 yorum:

  1. Kardeşim Harun;yelpazesi geniş bir bilgi-fikir teatisi içinde tam manasıyla geldiğin noktayı idrak etme noktasında acze düşüyorum.Neden bu kadar türler arasında medcezir bir haldesin.Nitekim bu çeşitlilik teknolojik ağlarına dahi sirayet etmiş.Seni şiirle tanıdım,ki şiirlerin yer yer sehl-i mümteni barındıracak kadar biz'den bir şeyler taşıyordu.Sonra direksiyonu denemeye kırdın,o taraftan da epey yol aldın.Felsefenin bu sıyırıcı yapısı mı,yoksa boşluk kavramının her şeyi kabulleniş hali mi bilemem;ama artık karar kılma yaşına ve derinlğine ulaştığın kanaatindeyim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba kardeşim Mehmet Hamdi. Tanışıp yorumlaşmışlığımız var mı bilmiyorum, adına tıklayınca bloğuna da rastlayamadım. Şayet tanışıyor olmamıza rağmen seni hatırlayamıyorsam lütfen kusura bakma.
      *
      Geldiğim nokta sanırım aradan geçen zamanla ilgili. Yıllardır burada takılıyorum. On yıl oldu, az buz değil ayıptır söylemesi. Ki, daha öncesi de var.

      Neden bu kadar türler arasında medcezir bir halde olduğum meselesiyse, sanırım buranın kişisel bir blog olmasından kaynaklanıyor. Kişisel bir blog başka nasıl olabilir ki? :) Bloğun şu sayfasında bu konuyla ilgili olarak şöyle demişim: "Burada aklıma gelenleri, aklımda kalanları, başıma gelenleri, başımdan geçenleri, yapıp ettiklerimi, duyup gördüklerimi yazarım. Okuduğum kitaplar, izlediğim filmler üzerine yazdığım da olur. İnsanları da yazarım, ve tabii hayvanları. Yerleri de yazdığım olur zamanları da.". Anlayacağın, burada her bir şeyi yapıp ediyorum. İnternet bugün bu olanağı bize sağlıyor biz de kullanmaktan geri durmuyoruz. Sözgelimi, doksanlı yıllarda böyle bir şey mümkün müydü?
      *
      Bir zamanlar felsefeye bulaştım bulaşmasına, fakat ne yazık ki elimde olmayan nedenlerden ötürü sonunu getiremedim. Üzülüyorum, keşke getirebilseydim. Sıyırmaya razıydım. Yani, hayır, sıyırmadım, dolayısıyla da söz konusu medcezirde azıcık felsefe mürekkebi yalamış olmamın payı yoktur herhalde. Kaldı ki, gel şuna medcezir demeyelim de, günümüz dünyasının pek yaygın bir terimiyle "diversity" diyelim.

      Hocalarımdan biri, "İnsan on yılda bir değişir," der dururdu. Ben de bu sözü enikonu benimsedim. Hakikaten de öyle, insan değişiyor. Böylece yeni ilgi alanları da doğabiliyor, ilgi alanlarında çeşitlilik de olabiliyor.
      *
      "Boşluk" meselesine gelince, boşlukta yüzdüğümü kim inkâr edebilir?

      Selamlar kardeşim...

      Sil
  2. Anlıyorum kadim dostum,anlamak için çabalıyorum.Vakti zamanında bir şemsiye tamircisi, yazmış olduğu türleri incelemesi için Shakespeare'a gönderdiğinde, ünlü yazarın cevabı şu olur:"Dostum siz şemsiye yapın, hep şemsiye yapın, sadece şemsiye yapın."der.Döne döne forumda rast geldiğim itibarla şiir kırıntılarına göz attım.Hala o çocukluk özlemi,içten yakarış,bir devinim ruh hali satırlarda buram buram kokuyor.Okuyanda bir tebessüm vücud buluyor,ki şiirlerin öğrencilerimin heybesinde katı bir gerçeklikle koskocaman yer aldı.Lütfen bu poetikanın bizi çarpıcı bir şekilde saran terennümlerinden vazgeçme.Belki metropol kuşamı seni de tekdüze bir sahaya kanalize edebilir,ama varolan düşsel dünyan hiç kurumaz umarım...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Seni en çok top oynarkenki koşuşunla hatırlıyorum dostum.

      Sil

Yorumunuzda bir web sayfasına bağlantı vermek istiyorsanız buraya bakabilirsiniz.

Yorumlarla ilgili notlar için buradaki sayfanın sonuna bakabilirsiniz.

Sayfa başına git