20 Nisan 2015
Altın rüya
İlginç bir rüya gördüm geçen gece. Düğüne benzer bir şeyler var. Ufak tefek hazırlıklar filan. İnsanların kimi tanıdık, kimi değil. Bulunduğumuz yeri de daha önce görmüş değilim sanki. Eski bir eve benziyor. Altınlar maltınlar dolaşıyor ortalıkta. Fakat sadece geline takılmıyor bunlar. Zaten ortada bir gelin de yok. Ama gelinlik kızlar var gibi. Herkes herkese altın veriyor; genç, yaşlı... Hani sanki bir define paylaştırılıyor. Benim rüyadaki rolüm ne, iyi kestiremiyorum. Figüran olmalıyım. Evlenen ben değilim, bu kesin. Fakat kim olduğu da tam belli değil. Bir ara altınların tabak tabak elden ele dolaştığını fark ediyorum. En sonunda biri bana da yöneliyor –akrabalarımızdan bir kadın, ama kimdi hatırlamıyorum–, elini altın tabağına bandırıp oturduğum yere doğru fırlatıyor ve önüme düşe düşe iki çeyreklik düşüyor. Bir tür hayal kırıklığına uğruyorum: Bu mu benim payım? Bir şeye anlam veremiyorum. Onca altının içinden bana iki çeyrek düşmüş olmasına şaşırmıyorum, fakat o altınların bana verilmiş olması benim de "senaryoya" dahil olduğumu göstermiyor mu? Uyanınca da bunu düşünmeye devam ediyorum.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Güzel bir rüyaymış. Yorum yeteneğim sıfır olmasaydı keşke.
YanıtlaSilHoş geldin Fikriye. Yorum yeteneğinin sıfır olduğu fikrini kafandan atmalısın bence. :)
SilSelamlar...
Herhalde karşılık alamadığını düşündüğün bir şey var, bilinçaltı garip bişi. Altın da düğün de iyi şeylermiş baktım az evvel hehe.
YanıtlaSilMerhaba Emilia. Aslında hiç de fena yorum sayılmaz. :) Fakat o rüya tabiri denen şeylere hiç mi hiç inanamıyorum. İşin içinde mantık yok çünkü. Benim inandığım şey şu: Her insan kendi rüyasını yorumlayabilir.
SilSevgiler...
Kesinlikle. Fallardan medet uman insanlar olarak rüyaları yorumlatmak toplumdan geliyor, elimizde değil :)
SilBilinçaltı ve rüya söz konusu olunca Freud'un kuramları yeterince mantıklı benim için -çoğu değil tabii-, rüyanız hayrolsunlara ne zaman geldik, niye geldik bilemiyorum :)
Bu rüya yorumu meselesi sanırım binlerce yıl öncesine giden bir gelenek. Eski Mezopotamya ve Mısır'da var bildiğim kadarıyla. Oralarda varsa Hint ve Çin uygarlıklarında da vardır büyük ihtimalle. Sonra Sami dinlerin kitaplarına giriyor ve bugüne kadar geliyor. İnanmak her zaman en kolay şeydir. İnsanlar da inanmaya meylediyor. Freud'u okuyup anlamaya çalışmaksa çok daha zor tabii. Böyle işte...
Sil:)