Kahve yapacaktım.
Süt yetmeyecek, dedim.
Su kat, dedi.
Aklıma eski bir zaman geldi.
Bizim hayvanımız yoktu. Komşunun birinden süt alırdık. Her gün hayvanlar sağıldıktan sonra, yani ikindi üzeri bu komşunun oğlu süt getirirdi. Günlerden bir gün gene getirip sütü bırakıp gitti. Mevsim de yazdı, normalde, mayalanan yoğurdun üzeri kalın bir örtüyle neyim örtülür, fakat o havalarda annem sütü tenceresine koyar, mayasını atar ve güneşe bırakırdı. Ertesi gün annem tencereyi açıp baktığında yoğurdun tutmadığını, daha doğrusu, yarım yamalak tuttuğunu görmüş. Babamla bu mesele üzerine biraz konuştuklarını hatırlıyorum, ne sonuca vardılar bilmiyorum. Kafaları karışıktı, ortada bir değişiklik yoktu çünkü, her gün nasıl yapılıyorsa o gün de öyle yapılmıştı yoğurt. İşin ilginç yanı, hepimiz, biz çocuklar bile, çok sevmiştik bu yeni yoğurdu. Tatlıcaydı. Gelgelelim epey suluydu, inek yoğurdundan bile daha sulu, zaten tutmadı dememin nedeni de bu. Halbuki, gelen süt koyun sütüydü ve yoğurdun katı olması gerekirdi. Koyun yoğurdunda su olmaz. Sözün kısası, ayran desen değil, yoğurt desen değil bir şey çıkmıştı ortaya ve biz de, dedim ya, hemen benimsemiştik. İştahla kaşıkladığımı anımsıyorum, annemin, "Oğlum, öyle kaşıklama, ekmekle ye," dediğini de.
İşin aslı sonradan anlaşıldı. Meğer çocuk o gün sütü getirirken ayağı mı kaymış, ne olmuşsa artık, yere düşmüş, süt kovası da elinden fırlamış, sütün yarısı dökülmüş, kalan yarısını bir şekilde kurtarmayı başarmış, sonra da ne yapayım, ne edeyim derken, öylesi bir durumda hepimizin aklına ilk gelecek çareye başvurmuş ve kovasını suyla takviye etmiş. Neticede suyla süt bir bütündür.
İlk ve tek örnek değildi bu. Hayvancılıkla uğraşan coğrafyalarda sütün dökülmesi hemen her gün rastlanılan bir meseledir. Dökülen sütün bir biçimde yerine konması da elbette.
Benim yarısına su katıp kahve yaptığım süt doğaldı gerçi ama şimdi bakıyorum da, sütle tek ortak özelliği beyaz rengi olan sözüm ona süt tozundan yapılma sütler ve bunlar kullanılarak üretilen sürüyle "sütlü" ürün var.
Evet, süte su katılan zamanlardan süt tozundan yapılma sütlere... Epey büyümüşüm, her geçen gün daha bir farkına varıyorum.
Süte su katıp satan sütçüyle ilgili problemler var biliyor musun? Bana garip gelir neden böyle bir soru soruyorlar diye. Bu çocuk biraz hızlı bir çözüm bulmuş sadece ama biz neden sütçü amcanın yaptığı hileyi matematik adı altında hesaplarız bilmem.
YanıtlaSilEvet, görmüşlüğüm var öyle problemleri. Çözmüşlüğüm var mı, ondan emin değilim ama. :) Galiba kültürel bir kaynağı var bu meselenin. Sonuçta çocukların aşina olduğu bir şeylerden örnek vermek gerek. Sana önerim, kola ile fantayı karıştırmayı dene kendi problemlerinde. Sütçü yerine de garson dersin. Nasıl fikir? :)
SilSevgiler...
Ben günden güne büyüyen, henüz yaşlanmaya adım atmamış bir 18. Siz böyle yazınca dedim ki bu küçücük şeylerde bile hatırlayacak ne çok anı var. Bu kısacık anların bile tesiri hayatımızda ne kadar büyük :)
YanıtlaSilMerhaba Tuğba. İnsan büyüdükçe önceleri gözüne küçük görünmüş şeyler de büyüyor. Büyümekle de kalmıyor, daha bir kıymet kazanıyor insanın gözünde.
SilSelamlar...
Benim de kucuk kardesim evdeki cok guzel pekmezi kasiklamis.
YanıtlaSilBakmis azalmis, biz kizmayalim diye su kat,isti.
Hala utandiririz kendisini. Neden yasakladik pekmezi ona, hatirlamiyorum.
Parlak zekâlıymış kardeşin. Harika bir çözüm. Herkesin aklına gelmez. Şimdi de pekmez seviyor mu? :)
Sil