28 Kasım 2013

Ey kuş, geldiysen ses ver

Şu işe bak, İngilizler hindiye Türkiye'nin adını vermişler, Türkler de Hindistan'ın adını. 

İngilizce öğrenmeye başlayan pek çok Türk çocuğu, İngilizcede hindiye turkey, yani Türkiye dendiğini eninde sonunda öğrenince, vatan-millet-sakarya duyguları canlanır hemen ve bu adlandırmanın da Batının, özellikle de Amerika'nın bize karşı güttüğü kinin bir yansıması olduğunu düşünür. Halbuki mesele çok daha başkadır.

İngilizcede hindiye neden turkey dendiğini bir ara araştırmayı, sözcüğün etimolojisine bakmayı düşünmüştüm ama daha sonra unutmuşum. Dün New York Times'ta çıkan bir yazıyı okumakla da, deyiş yerindeyse gökte ararken yerde bulmuş oldum. Yazıyı, Mark Forsyth adlı bir vatandaş yazmış. Bu kişinin The Horologicon: A Day’s Jaunt Through the Lost Words of the English Language [Saatler Kitabı: İngiliz Dilinin Kayıp Sözcükleri Arasında Günübirlik Bir Gezinti] adlı bir kitabı da varmış. Türkiye'de yok ama okunacaklar listeme aldım hemen. 

Düşündüğümden de ilginçmiş turkey sözcüğünün yolculuğu. İsterseniz gelin önce sözünü ettiğim makaleyi okuyalım, sonra konuşmaya devam edelim. Bu arada, yazının Şükran Günü dolayısıyla yazılmış olduğunu da belirteyim, çünkü Amerika'da kasımın dördüncü perşembesi Şükran Günü olarak kutlanır ve hindisiz bir Şükran Günü de düşünülemez.

Hindinin Türkiye Bağlantısı (The Turkey's Turkey Connection)
Şükran Günü bütün bir Amerika'da kutlanır. Hindi de bütün bir Amerika'nın kuşudur. Öyle ki, Kolomb'un ve Hacılar'ın gelmesinden çok daha önce buradaydı. İlk kâşifler geniş hindi sürülerinin manolya ormanında yuvalandıklarını yazmışlardı. Denebilir ki, hindi elmalı börekten daha bir Amerikalıdır, gelgelelim adını 7127 km. ötedeki bir ülkeden almıştır.
Bu bir rastlantı değildir; söz konusu olan, yalnızca bir ses benzerliği değildir. Turkey (hindi) kelimesi Türkiye'den geliyor. Ancak, bir bağlantı noktası da var işin içinde. Bunu görmek için de Madagaskar'a uğramanız lazım. Nasıl mı?
Bir zamanlar İngiliz sofraları o kadar fakirdi ki, üstünde ne patates vardı, ne cigar, ne de hindi. Günün birinde insanlar ülkeye ilginç mi ilginç, egzotik bir kuş getirmeye başladılar. Bilimsel adı Numida meleagris olan bu kuşun şimdiki normal adı da miğferli gine kuşu'dur, çünkü alnında bir miğferi andıran kemikli tuhaf bir çıkıntı vardır. Bu kuş, Madagaskar'dan, Afrika'nın güneydoğu kıyısından geliyordu, ancak İngilizlerin bundan haberi yoktu. Tek bildikleri, etinin çok lezzetli olduğu ve  tüccarlar tarafından Avrupa'ya Türkiye'den getirildiğiydi. Böylece çok kısa bir süre sonra bu kuşlara turkey denmeye başlandı. 
Fakat bunlar, bugün kızılcık sosu ve kabak püresiyle servis ettiğimiz hindilerden değildi. Dediğim gibi, bugün hindi dediğimiz, bir Amerika kuşudur. İspanyollar Yeni Dünya'ya vardıklarında bilimsel adı Meleagris gallopavo olan bir kuşla tanıştılar. Ancak bilim onların pek de umurunda değildi. Umursadıkları tek şey, bu kuşların etinin hakikaten çok lezzetli oluşuydu. Turkey'e benzer, muhteşem bir tadı vardı bunların. 
Böylece İspanyollar bunları Avrupa'ya da satmaya başladılar. Bir süre sonra da bu kuş İngilizlerin sofrasında görünmeye başladı. Tam da İngilizlerin Amerika'da ilk kolonileri kurdukları zamanlardı. İki kuş arasındaki farka bakılmadı bile, bu kocaman kuşun tadına baktılar ve akıllarına turkey geldi. İngiliz dilinde böyle şeyler hep olur.
İşte, sizin bu aralar [Şükran Günü] yiyeceğiniz kuşa Karadeniz kıyısındaki bir ülkenin adının verilmesi böyle olmuştur. Diğer diller aynı hatayı yapmadılarsa da başka hatalar yaptılar. Mesela Fransızlar dinde (d'Inde) diyorlar, çünkü onlar da Hindistan'dan geldiğini sanıyorlar. Ve Türkiye'de de pek çok insan böyle düşünüyor olmalı ki, onlar da hindi diyorlar.
...
Asıl ilginç olan da ne, biliyor musunuz? Biz Türkçede bu hayvana hindi diyoruz ama sanmayın ki Hindistan'dan geldiği için öyle diyoruz. Adam söylüyor zaten, hindinin anavatanı Amerika'dır diye. Kuş Amerika'dan gelmiş, Hindistan'sa doğuda, peki de, Türkçede niye hindi deniyor bunlara o zaman? İpucu hemen yukarıda var zaten, Fransızlar d'Inde diyorlar ya, "Hindistan'dan gelme" gibi bir anlamı var bu kelimenin, yani tam da Hindi demek. Nasıl ki İngilizler Madagaskar'dan gelen o ilk kuşun Türkiye'den geldiğini sanıp ona turkey adını verdiler, aynı şekilde Fransızlar da Hindistan'dan geldiğini sanıp ona dinde dediler. Bir zaman sonra da, yukarıdaki makalede söylendiği şekilde, Amerika'dan gelen benzer bir kuşa, yani bugün bildiğimiz hindiye onun adını verdiler. İşte bu hindi kelimesi Türkçe'ye de Fransızca'dan geçmiş olmalı. 

Hindi kelimesinin Türkçeye Arapçadan geçtiğini söyleyenler de var. Örneğin TDK'nın sözlüğünde böyle deniyor. Dil Derneği'nin internet sözlüğünde nereden geldiği belirtilmemiş. Evet, Araplar da hindi diyorlar bu hayvana, ne var ki, bu sözcük Arapçadan gelmiş olamaz. Çünkü hayvanın kendisi, denildiği gibi, doğudan değil batıdan geliyor. Türkçenin bu kelimeyi Arapçadan alması için bu kuşu da onlar aracılığıyla tanımış olması gerekirdi mantıksal olarak. Oysaki öyle olmamıştır. Hindi, yukarıda da söylendi, İspanyollar aracılığıyla Britanya'ya ve bütün Avrupa'ya getirildi, Avrupa'dan da dünyanın geri kalanına dağıldı.

Pazılın parçaları dağıldı biraz, evet, isterseniz derleyip toparlayalım. Hatta isterseniz maddeler halinde yazalım.
     1. Madagaskar'dan İngiltere'ye ilginç bir kuş getirilir. Garibim, Madagaskar'dan gelmiştir ama İngilizler Türkiye'den geldi sanırlar, haksız da sayılmazlar, çünkü onu getirenler Türkiye'yle ticaret yapan tüccarlardır. Böylece bu kuşa hiç eğip bükmeden turkey derler, yani türkiye.
      
     2. Daha sonra Avrupa'ya İspanyollar aracılığıyla bu kez Amerika'dan bir başka kuş gelir ki biraz öncekine çok benzemektedir. Hem fiziksel yapısı benzemektedir, hem de etinin tadı kokusu. Aslına bakılırsa biyolojik bakımdan ikisi arasında akrabalık da vardır. Böylece İngilizler zahmete girip yeni bir kelime bulacaklarına ona da benzerinin adıyla turkey demeye başlarlar. Çok doğal bir şeydir bu, çocuklar da her gördükleri sakallıya dede derler, aynı mantık.
     
     3. İngilizler Amerika'yı kolonileştirip daha sonra Amerika Birleşik Devletleri adıyla yeni bir devlet kurduktan sonra da doğal olarak dillerini de götürürler, böylece bu turkey kelimesi de gitmiş olur. 
     
     4. Böylelikle, zaten Amerika kıtasından gelmiş olan kuş, hiç ilgisi alakası yokken turkey diye bir ad almış olarak yine Amerika'ya gider.

Şimdi benim merak ettiğim esas konu ne, biliyor musunuz? Bugün Türkçede hindi, İngilizcede turkey dediğimiz bu hayvanın gerçek adı neydi peki? Öyle ya, Avrupalılar gidip istila etmeden binlerce yıl önce de Amerika kıtasında uygarlık vardı. İşte İnkalar, Aztekler, Mayalar falan... Uygarlık olduğuna göre de bu kuşun muhakkak bir adı vardı, değil mi? Evet ama neydi? Araştırılmasına araştırılmıştır mutlaka, acaba bulunmuş mudur? Yani hindi dediğimiz bu kuşlara Amerika'nın yerlilerinin vermiş olduğu ad veya adlar biliniyor mudur? Bir araştırmak lazım tabii, bakalım ne zaman...

Bu arada, Madagaskar'dan Avrupa'ya gelen, Türkiye'den geldiği sanılan o ilk kuşun Türkçe adı da beçtavuğu. Beç, Osmanlıların Viyana'ya verdiği ad. Bundan da, Osmanlıların bu kuşu Avusturyalılar aracılığıyla tanımış olduğu sonucuna ulaşabiliriz. 

Merak ettiğim bir şey daha var. Acaba Madagaskar'dan gelen o kuşla Amerika'dan gelen o diğer kuş, bir başka deyişle beçtavuğuyla hindi hiç karşılaştılar mı? Karşılaştılarsa neler konuştular? Düşün dur.

4 yorum:

  1. Gerçekten çok ilginç. Paylaşımınız benim de zihnimde gerilere attığım bir merakımı giderdi. Konuya girişinizdeki ironiyi de sevdim. Daha nice güzel yazılarınızı okurum umarım. Selâmla.
    g

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Gökçe, hoş geldin. Sıcak selâmın için teşekkür ederim. Her zaman beklerim, sağlıkla kal.

      Sil
  2. aslı astarı olmayan seyler gercegini bilmeden yazmısın

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hoş geldiniz. O zaman lütfen aslını yazın da biz de öğrenelim, fena mı olur?

      Sil

Yorumunuzda bir web sayfasına bağlantı vermek istiyorsanız buraya bakabilirsiniz.

Yorumlarla ilgili notlar için buradaki sayfanın sonuna bakabilirsiniz.

Sayfa başına git