28 Haziran 2014

Gidiyorum gündüz gece

Bilgisayarımı İstanbul'a servise göndermiştim. Dün geldi. Gidişiyle gelişi bir hafta almadı. Bundan bir arkadaşıma söz edince –kendisi de İstanbul'da yaşıyor– şaşırdı kaldı, "Biz İstanbul'dayız, bu kadar hızlı halletiremiyoruz işimizi," diye serzenişte bulunuyordu. Ben de bunun normal olduğunu, çünkü hard diskin değiştirildiğini, bunun da çok uzun süre isteyen bir iş olmadığını söyledim.

Bilgisayarım eve gelir gelmez açtım. İçindeki bilgilerin bir kısmının maalesef kurtarılamayacağını telefonda söylemişlerdi zaten. O açıdan bir sürpriz olmadı da, Windows Vista yüklenmiş olduğunu görmek gerçekten sürpriz oldu. Neymiş efendim, bu bilgisayar alınırken Vista yüklüymüş. İyi de kardeşim, Windows Vista bilgisayar tarihinin gördüğü en berbat işletim sistemi. Bunu zaten Microsoft'un kendisi de kabul etmiş ve kısa bir süre sonra Windows 7'yi çıkarmıştı. Neyse işte, ne diye söyleniyorum ki.

Bilgisayarın İstanbul'dan kargoya verildiği gün mobil modem de bozuldu, iyi mi. Üstelik de hiçbir sorunu yokken. Durduğu yerde bozuldu. Eski bilgisayara bağlamıştım. Birden internet bağlantısı kesildi. Tertemiz,  en ufak bir sorunu olmayan alet bozuluverdi. Ne düşüneceğimi bile şaşırdım. Yahu, insan bile durduk yerde bozulmaz be! Ne bileyim, kafasına güneş geçer, yediği bir şey dokunur falan.

Son bir aydır pek çok şey ters gidiyor Arkadaşım bu durumun bana bir uyarı, hayatımı bugünden tezi yok değiştirmem için bir işaret olduğunu söyledi. Aklıma da yattı hani. Sahiden de son bir aydır neredeyse her şey ters gidiyor benim için. Düşündüm de, acaba daha büyük bir felaketin habercisi mi bunlar?

Kusura bakmayın kıymetli takipçilerim, sizin de başınızı böyle kişisel meselelerle ağrıtıyorum. Ama kişisel bir blog burası neticede, insanın bazen içini dökesi geliyor pek doğal olarak, hoş göreceğinizi umarım.

Şanssızlık üzerine yazılmış çok güzel bir kitap vardı, yedi-sekiz yıl önce bir kütüphanede rast gelmiştim, adını bir türlü hatırlayamıyorum. Kitabı okumuş değilim tabii, arka kapağını okuyup içini yoklamıştım, ona dayanarak çok iyi olduğunu söylüyorum. Öykü, roman filan değildi, akademik bir çalışmaydı sanki. Bakın işte, şanssızlık üzerine yazılmış olan kitabın adını bile hatırlayamamak: şanssızlığın daniskası. Geçen yıl iki ayrı zamanda bana ironi'nin anlamını sordular. İşte ironi tam da bu.

Bir okul fıkrası: Öğretmen öğrencisine, "Çocuğum, akıl dağıtılırken sen neredeydin?" diye sormuş. Öğrenci de, "Sizin yanınızda," diye cevaplamış. İroni deyince aklıma geldi, ne ilgisi varsa...

Voltaire'in çok sevdiğim bir kitabı var. Dönüp dönüp okuyorum. Fantastik hikâyeler anlatıyor. Şanssızlıktan bahseden güzel bir öykü de var içinde. Yarın alıntılayıp burada yayımlamaya karar verdim şuracıkta.

Loreena McKennitt teyzemi dinliyorum şu anda. Ortaçağ'dan kalma bir sesi var. Severim, yılda bir-iki kez dinlerim. İlk olarak, çok iyi hatırlıyorum, televizyonda bir reklamda duymuştum sesini. Rahat bir on beş yıl oluyor. Belki de yirmi. Tam on yıl önce de o sesin sahibinin kim olduğunu öğrendim. Coventry Carol adlı şarkısıydı reklamda fon olarak kullanılan. All Souls Night da güzeldir. Ama Loreena teyzemin şarkıları öyle her ortamda dinlenecek şarkılar değildir galiba. Nasıl desem, melankolik olduğunuz zamanlarda dinleyin.

6 yorum:

  1. bence bu araalar genel anlamda şanssızlık çok cömert aynı şeyler benm de başımda her şey üst üste geliyor

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Şımarımtırak Çikolata. Peki bu durumu başından savmak için bir fikrin var mı?

      Sil
    2. valla biz bi care bulamadik annem kurban kesicem deyip duruyor babannemde kursun dokelim diyo bilemedim ki :)

      Sil
    3. İşin kötüsü, benim derdime onlar da çare olmuyor. Bekleyip görelim moduna aldım kendimi. :)
      Sevgiler...

      Sil
  2. Youtube'un kapalı olduğu dönemde acilen birkaç şarkı indirmem gerekmişti kısa sürede. Önüme gelen her siteye girip indirmeye çalışmıştım. O gün bugündür bilgisayar biraz yavaş ve arada takılıyor. İki yıl bile olmadı tam olarak bilgisayarı alalı ancak kasasında da sıkıntı var. Ve bilgisayarı düşürmedim hiç. (Kasadaki sıkıntıyı gören herkes bana "düşürmedin eminsin diye soruyorlardı bir ara, can sıkıcı bir durum laf anlatamamak) Değiştirmeyi düşündüğümden fazla üzerinde durmuyorum pek, fotoğrafları ve videoları alırsam çok mühim bir şey kalmıyor bilgisayarda, sanırım onun rahatlığı.
    Loreena Mckennit, çok severim. Müthiş sesi var. O'nu özellikle dışarıda kar yağarken, mum ışığında dinlemeyi seviyorum. Sesi bana eski dönemleri hatırlatıyor; şövalyeler, şatolar, patikalar.. Zaten kelt müzik yapıyor bunları çağrıştırması da normal bir yandan.
    Ben en çok Blacksmith'i dinlemeyi seviyorum O'nun sesinden. :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Selamlar Şenay. Benim başıma da ne geldiyse youtube'dan indirdiğim bir videodan geldi. Virüslüymüş. Sen bilgisayarını servise gönder bence, iyice bir elden geçirsinler. Bir blogger için sorunsuz bir bilgisayar şart.

      Loreena'yı kışın dinleyip bir Ortaçağ öyküsü yazasım geldi şimdi. :))
      Sevgiler...

      Sil

Yorumunuzda bir web sayfasına bağlantı vermek istiyorsanız buraya bakabilirsiniz.

Yorumlarla ilgili notlar için buradaki sayfanın sonuna bakabilirsiniz.

Sayfa başına git