© Copyright |
Çocuk diyorduk, bir gün bir arkadaşını elinde bir domatesle görür. Hayretle yanına yaklaşır arkadaşının, çünkü elindeki domates ikiye bölünmemiştir. Hemen sorar: "Annen domatesini yıkadı mı?" Arkadaşı yanıtlar: "Annem vermedi ki domatesi, halam verdi." Bizimki allak bullak olur: Nasıl olur böyle bir şey? Duralar. Biraz düşünür ve hemen bu "yeni" duruma alışır: Demek ki annelerin yanında halalar da domates verebiliyorlar. Arkadaşına bir soru daha sorar: "Peki, halan domatesi yıkadı mı sana vermeden önce?" Arkadaşı bir yalan söyler burada, çünkü o da öteki çocuklar gibi yetişkinlerin bütün yaşamının ritüellerden ibaret olduğunu bilir ve işte yalan söylemenin de yetişkinlere özgü bir ritüel olduğunu sanır, ve yaşı henüz küçük olmasına rağmen bir yalan söylenmeyle dünyanın yıkılmayacağının farkındadır; halası domatesi yıkamadan vermiştir, ne var ki çocuk, "Evet," der arkadaşına, "halam domatesimi yıkadı." Ve görür ki, sahiden de bir yalan söylenmeyle, bırakın dünyanın yıkılmasını, yaprak bile kımıldamıyor. "Ama olmaz ki," diye sürdürür öbür çocuk, "senin domatesin kesilmemiş." Arkadaşı boş bakışlarla ona bakar. Bunu gören çocuk, "Domates önce ikiye bölünür, sonra yenir," der. Bakışlar daha bir boşalmaya başlar. Sonra kimse bir şey demez, hayat devam eder.
Bütün bu olup bitenlerden sonra (?) bir gün bu çocuk, örneğin komşunun damında ikiye bölünmüş biiir sürü domates görse ne düşünür sizce? Bence şunu düşünür: Bu evde ne kadar çok çocuk vaaar!
Ya, işte böyle.
Güzeldi!
YanıtlaSilTeşekkürler hocam. Saygılar.
Silçok güzel, şükela:p
YanıtlaSilSağolasın N.Narda, o senin güzelliğin. :)
Sil