20 Şubat 2014

Domates

© Copyright
Yetişkinlerin bütün davranışları birer ritüel addedilir çocuklarca. Yetişkinlerin özgür iradesinin olmadığına inanır çocuklar. Onlar her ne yapıp ediyorsa, kendi iradeleri, istekleri, seçimleri doğrultusunda değil, fakat "öyle gerektiği için" yapıp ediyorlardır. Bakın mesela, bir çocuk vardı bir zamanlar, onu "yakından" tanırdım, bir gün mutfakta, tezgâhın altında içinde sebze olan bir poşet gördü, annesinden bir domates istedi, o da hemen poşetten bir tane domates çıkarıp yıkadı, sonra eline aldığı bıçakla ikiye böldü, bir yarısını çocuğun bir eline, bir yarısını da öbür eline tutuşturdu. Dedim ya, çocuklar yetişkinlerin her bir halini, hareketini ritüel sayarlar, o çocuk da annesinin bunu böyle yapmasını bir ritüel saydı ve hiç ses etmedi; kadının domatesi poşetten çıkarması bile bu ritüelin bir parçasıydı, sonra, yıkaması, ikiye bölmesi, her birini bir eline vermesi... Öyle yapılması gerekiyordur ve öyle yapılıyordur, ne var bunda sorgulayacak? Hayır, çocuklar sorgulamazlar zaten, tek yaptıkları soru sormaktır. Sorgulamakla soru sormak ayrı şeyler midir ki, diye soracaksınız. Sormayınız, gözünüzü seveyim. 

Çocuk diyorduk, bir gün bir arkadaşını elinde bir domatesle görür. Hayretle yanına yaklaşır arkadaşının, çünkü elindeki domates ikiye bölünmemiştir. Hemen sorar: "Annen domatesini yıkadı mı?" Arkadaşı yanıtlar: "Annem vermedi ki domatesi, halam verdi." Bizimki allak bullak olur: Nasıl olur böyle bir şey? Duralar. Biraz düşünür ve hemen bu "yeni" duruma alışır: Demek ki annelerin yanında halalar da domates verebiliyorlar. Arkadaşına bir soru daha sorar: "Peki, halan domatesi yıkadı mı sana vermeden önce?" Arkadaşı bir yalan söyler burada, çünkü o da öteki çocuklar gibi yetişkinlerin bütün yaşamının ritüellerden ibaret olduğunu bilir ve işte yalan söylemenin de yetişkinlere özgü bir ritüel olduğunu sanır, ve yaşı henüz küçük olmasına rağmen bir yalan söylenmeyle dünyanın yıkılmayacağının farkındadır; halası domatesi yıkamadan vermiştir, ne var ki çocuk, "Evet," der arkadaşına, "halam domatesimi yıkadı." Ve görür ki, sahiden de bir yalan söylenmeyle, bırakın dünyanın yıkılmasını, yaprak bile kımıldamıyor. "Ama olmaz ki," diye sürdürür öbür çocuk, "senin domatesin kesilmemiş." Arkadaşı boş bakışlarla ona bakar. Bunu gören çocuk, "Domates önce ikiye bölünür, sonra yenir," der. Bakışlar daha bir boşalmaya başlar. Sonra kimse bir şey demez, hayat devam eder. 


Bütün bu olup bitenlerden sonra (?) bir gün bu çocuk, örneğin komşunun damında ikiye bölünmüş biiir sürü domates görse ne düşünür sizce? Bence şunu düşünür: Bu evde ne kadar çok çocuk vaaar! 


Ya, işte böyle.

4 yorum:

Yorumunuzda bir web sayfasına bağlantı vermek istiyorsanız buraya bakabilirsiniz.

Yorumlarla ilgili notlar için buradaki sayfanın sonuna bakabilirsiniz.

Sayfa başına git