11 Ağustos 2014

Kayısılar

Kayısılar sarardı. Ağacı olanlar topluyorlar. Bizim bahçede de kayısı ağaçları var, henüz tam anlamıyla yetişkin sayılmasalar bile kaç yıldır meyve veriyorlar. En büyükleri geçen yıl epey verimliydi ama bu yıl dinleniyor, yalnızca iki tane kayısı tuttu, o kadar.
*
Hazirandan beri düzensiz, tepetaklak bir hayat sürüyorum. Uyku düzenim altüst. Bugün de on birde uyandım. Birkaç günlüğüne köye gideyim, diyorum, bakarsın uykum düzene girer orada. Hem zaten dağın zirvesine çıkacağız diye sözleşmiştik arkadaşlarla.
*
Komşulardan biri kayısı getirmiş. Kahvaltıya oturunca ilkin onlardan yedim. Sekiz tane. Kahvaltıdan sonra da iki tane.
*
Çekirdekli yiyeceklerin iyi tarafı, olur da ne kadar yediğini merak edersen, sayabiliyor olman.
*
Çocukluğumuzda annem kaynatır bize yedirirdi kayısı çekirdeklerini. Çok güzeldi tatları. Kırıp da mı kaynatırdı, kaynattıktan sonra mı kırardı anımsamıyorum.
*
Bazı kayısılar balla yarışacak denli tatlılar. Neden acaba; ağaçtan mı, topraktan mı?

(Bazı yoğurtlar da tatlı, bazılarıysa ekşi oluyorlar. Bunun nedenini de hayvanın yediği otlara bağlamıştım uzunca bir süre. Bir gün bunu teyit ettirmek için Nesife Nineye sormuştum. Hayır, demişti, ottan değil de daha çok yoğurdun yapılış biçiminden kaynaklanıyor. Unuttum tabii, sanırım şöyle mayalarsan tatlı, böyle mayalarsan ekşi olur gibisinden bir şeyler demişti.)

Kayısıların –ve bu arada türlü çeşitli sebze-meyvenin– doğal tatlarını yitirmiş olması galiba insanların müdahalesinin bir sonucu. O kadar gübre ve tarım ilacının yanı sıra, tohumların, ağaçların genetiğiyle de oynanınca ortaya tatsız tuzsuz şeyler çıkıyor doğal olarak. 
*
"Keşke hiç bitmese" temennisini içinden geçirmemiş olan bir insan var mıdır? "Keşke filanca şey, mesela şu yediğimiz kayısılar hiç bitmese..."

İlk gençiliğimizde, hatta doğru dürüst genç de sayılmazdık, çocuktuk, orada burada bazen gizli, bazen açıkça sigara içerdik. Arkadaşın biri bir gün öyle bir yalan söylemişti ki, gülmemek için kendini zor tutardın. Gene de inanmıştık. İnanmak istemiştik de ondan. İnanmak iyi gelmişti yani: "Filanca yerde, filanca kişi bilmem ne yapmış da sigarası hiç bitmemiş." "Nasıl yani?" diye soracak olmuştuk biz de. Minareyi çalan kılıfını uyduracak neticede, "Hiç bitmiyormuş sigara, günlerce, gecelerce..." Biz de üstelemiştik: "İyi güzel de bu sigara hep yanıyor mu, başında biri mi bekliyor sürekli, külü nereye düşüyor, bir yerleri yakmıyor mu?" Bu sorularımıza da birer kılıf uydurmuştu elbette. Neymiş, geceleri evi yakmasın diye dışarıda bir yere bırakıyormuş, yok evde sigara içenlerin hepsi o sigarayı içiyormuş, böylece artık sigara almaya da gerek kalmıyormuş falan filan... İnanmıştık bu yalana, evet, çünkü sigaraya ha bire para vermekten kim hoşlanır? Kaldı ki cebimizde üç-beş kuruş harçlık ya olur ya olmazdı.


Via
Kayısıları birer birer yiyip çekirdeklerini kenara koyunca aklıma bu geldi. Hiç bitmeyen şey... Kayısıyı yiyorsun, çekirdeği kalıyor. Onu da toprağa attın mı bir yıl sonra başını çıkarıyor. Büyüyüp serpiliyor, önce fidan, sonra da iyiden iyiye ağaç oluyor. Tabii o arada, nereden baksan şöyle temiz bir on yıl geçmiş oluyor. Belki de yirmi. Ve işte o da tıpkı ataları gibi meyve vermeye başlıyor. Ve sen onu da afiyetle yedin mi elinde yine çekirdeği kalıyor. Bu iş de görüldüğü üzere biraz zaman istiyor, gelgelelim almadan vermek Allah'a mahsus, zaman alacak ki sana meyve versin, neylersin.

İşte, insan evladı hemen her meselede işine gelen değişkeni ele alıp işine gelmeyeni göz ardı etmekle ünlüdür. Bu kayısı konusunda da birinci değişkenimiz süreklilik. Çekirdeğin sürekli meyveye dönüşmesi, meyvenin de sürekli çekirdek vermesi, böylece "keşke hiç bitmese" hülyasının da gerçeğe dönüşmesi... İkinci değişkenimizse bu iş için zamana ihtiyaç duyulması. Ve işte bu bizim işimize gelmediği için göz ardı ediyoruz. Biz insanoğlu ve insankızı, binlerce yıldır yediğimiz kayısının çekirdeğinin oracıkta yeni bir kayısıya dönüşmesinin rüyasını görmek umuduyla uykuya dalıyor, ancak her sabah beklediğimiz rüyayı görememiş olmanın kederiyle uyanıyoruz.

4 yorum:

  1. ay ne güzel yazmışsın,okumak çok hoşuma gitti.

    YanıtlaSil
  2. Teşekkür ederim Havva. Sevindim beğenmene. Sağlıkla kal.

    YanıtlaSil
  3. Çok güzel yazmışsın. Özellikle son cümleler, evet kesinlikle.
    Yine Nesife Nine'ye danışmışsın, maşallah :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim Şenay. Allah uzun ömür versin, Nesife Nine iyi bir anlatıcıdır. Ama bir şartla, karşısında benim gibi iyi bir dinleyici olunca. :))

      Sil

Yorumunuzda bir web sayfasına bağlantı vermek istiyorsanız buraya bakabilirsiniz.

Yorumlarla ilgili notlar için buradaki sayfanın sonuna bakabilirsiniz.

Sayfa başına git