Balkona çıktım dün gece. Beş dakika kadar bekledim ama hiç meteor görmedim. Boynum yoruldu içeri girdim. Yarım saat sonra tekrar çıkıp birkaç dakika baktım, yine bir şey görmeyip içeri geçtim. Bir ara yine aklıma geldi, pencereden başımı uzatıp baktım, tam o anda bir tane gördüm. Böylece gece boyu süren meteor yağmurundan başıma düşe düşe bir damla düştü.
Bu meteorlar da çok hızlı doğrusu, saatteki hızları kaç km. acaba? Diyorum ki, eğer bir meteor bize göre olağanüstünün üstü olan bu hızla hareket edebiliyorsa, demek ki doğa bu hıza uygundur. Gerçi dünyayı çepeçevre kucaklamış olan Atmosferin tüm katmanları buna uygun mu bilmiyorum ama bilim insanları çalışırlarsa belki günün birinde olağanüstü hızlı şeyler yaratabilirler. Ne dersiniz? Bilimkurgu filmlerinin senaristleri de artık ışınlanma hayalleri kurmak zorunda kalmazlar. Buradan Yeni Zelanda'ya, mesela on dakikada gidebiliyorsan ışınlanmaya ne gerek var?
(On dakika dediğime bakmayın, dokuzunu hazırlık için koyuyorum. Öyle bir şey yapılırsa eğer, örneğin olağanüstü hızlı bir uçak gibi bir şey, işte onun hazırlığı, pilotunun yerini alması, piste yerleşmesi vs. dokuz dakika filan alır kanısındayım, kalktıktan bir dakika sonra da Yeni Zelanda'da olur zaten. Deli miyim neyim. Bağışlayın.)
Nereden geldik buraya? Meteorların hızından. Bir saniye bile sürmüyor, bir görünüp kayboluyorlar hemen. Ayıp yahu! İnsan biraz yavaş gider, hiç değilse üç saniye falan görünür kalır. Aşağıda milyon kadar insan hazırlanmış, gecenin o saatinde dışarı çıkmış onu izliyor, onun umurunda değil.
*
Halk arasında yıldız kayması olarak biliniyor meteor, yani göktaşı düşmesi. Meteorlar aslında çok küçüktürler. Çoğunun büyüklüğü bir kum tanesi ile bir elmanın boyutları arasında değişir. Atmosfere girdiklerinde, yani biz onları gördüğümüzde hızları saniyede 12 ile 72 km. arasında değişir. Bilgiler için Axis 2000 ansiklopedisine teşekkür eder, emeği geçen arkadaşlara saygılarımızı sunarız. (İnternet devridir, Hz. Wikipedia elimizin altındadır diye ansiklopedilerimi atacak halim yoktu ya.) Düşünün, saniyede 40 km. hızla gittiklerini varsayarsak, Van'dan İzmir'e yarım dakikada gidiyorlar.
*
Halk arasındaki bir inanca göre yıldız kaydığında dilek tutulur. Dilek tutan bir insanı az biraz tanıyorsanız ne dilediğini büyük olasılıkla kestirirsiniz derim. Bir kere deneyin isterseniz. Keşke insanların kafasının içini okuyabilme yetisine sahip olsaydım. Kendi halinde, efendi insanların ne istediğine bakar, sonra onlara çaktırmadan dileklerini yerine getirmeye çalışırdım.
*
Meteorların bazen dünyaya düştükleri söylentileri de var. Olsun canım, o kadar söylentiden kim ölmüş.
*
Çocukken bir akşam babam bana kızmış, ben de küsüp dışarı çıkmıştım. Çıkmıştım çıkmasına, hava karanlıktı, nereye gidecektim? Bereket versin yaz mevsimiydi. Hava güzeldi. Sıcak değildi. (Ege'nin nemli sıcağında çok yaşamıştım ama Mardin'in kuru yaz sıcağını gördüğüm günden beri bizim buraya sıcak demeye utanıyorum. Tabii, buraya sıcak diyenler de var ama eğer Mardin sıcaksa buranınkine başka bir ad bulmak gerek, yok eğer bizim bura sıcaksa, o zaman da Mardin'inkine başka bir isim bulmak icap eder.) Ne diyordum, dışarı çıktım, beni arayıp bir süre bulamasınlar diye evin duvarına her daim dayalı merdivenden dama çıktım. Aşağıdan fark edilmesin diye de yumuşak adımlarla yürüdüm. Toprak dama sırt üstü boylu boyunca uzandım. Ne kadar çok yıldızın var, Tanrım! Birkaç tanesini bana versen? Evet, şehir ışıkları caddeleri, sokakları aydınlatır, gelgelelim zararları da çoktur. Yıldızları adamakıllı göremezsin, daha ne.
*
Yıldız kayması diyorduk... Göktaşları değil de, sahiden bir yıldız kaysa ne olur acep? Güneşin de bir yıldız olduğunu hatırlatmayı unutmadan, öylesi bir durumda, yani herhangi bir yıldızın yerinden oynayıp, hele hele dünyamızın "biraz" yakınından geçtiğini düşündüm de bir an, galiba bir milisaniyede kül oluruz. Ondan hemen önceki milisaniyede ise ışığı hepimizin gözünü kör eder. Gideceğimiz yere gözü kapalı halde gideriz böylece. Orada da meleklerin başımıza üşüşüp, "Kıyamete daha vardı, ne oluyor ya, ne ayaksınız siz?" demeleri kuvvetle muhtemeldir. Yine de dürüst olmak gerek, öylesi bir yıldız kaymasına varım ben. Hatta kaymışken bin tanesi birlikte kaysın, çoğu da dünyamızın çok yakınından geçsin. Yalanım varsa namerdim.
*
Perseid meteor yağmuru dedik. Adı Yunan Mitolojisindeki Perseus'tan geliyor. Zeus ile Danae'nin oğlu. (Bu Zeus'un da ne çok karısı varmış anasını satayım. Bildiğin harem kurmuş adam. Neyse...) Perseus da az değilmiş hani, Medusa'nın başını kesmiş, bir de bir deniz canavarının tehdidi altındaki Andromeda'yı kurtarıp onunla evlenmiş. Bir ara da disk atarken kazara annesinin babası Akrisios'u öldürüp dede katili olmuş.
*
O değil de, ne zamandır kendime bir mitoloji sözlüğü alayım diyorum, unutup kalıyorum, aklıma geldi şimdi. Bir de bir ara bir gökyüzü atlasım vardı, arıyorum arıyorum bulamıyorum. Biraz daha arayayım en iyisi.Yıldızsız kalmayın...
Şu yıldızları dağıtma konusuna benzer bir şey vardır benim aklımda da: Tanrı'nın herkese istediği gibi bir dünya(gezegen) verebilme gücü var iken bunu yapmamayı seçmiştir. Neden acaba?.
YanıtlaSil.
Komiksin sen:-)
Herkesin bir yıldızı vardır zaten, canını sıkma. :-) Belki de bu dünyadan ayrıldıktan sonra herkes kendi yıldızına gidiyordur, kim bilir.
SilBir de yedi milyar insanın yaşadığı bu dünyada bile gece gündüz yalnızlık ağıtları yakan insanlar yıldızlarda bir başına nasıl yaşarlardı, onu da hiç düşündün mü?
Düşündüm.
YanıtlaSilTanrı da düşünmüş olmalı.
Düşünmüştür düşünmesine de, insan bu, belli olmaz. Baksana, çok uzağa gitmeye gerek yok, kendim her gün içimden, "Bu böyle olmasaydı, şu şöyle olsaydı," deyip duruyorum. Demem o ki, biz insanlar da düşünmeyi çok seviyoruz. :)
SilEvet, bazen düşünmekten yaşamaya vakit kalmıyor. Denge esas olmalı sanırım.
SilKötü olan düşünmekten kendini alamaman, keşke düşüncenin de açma-kapama düğmesi olsaydı.
SilBak şimdi, imkansız bir çözüm yaratarak, imkansıza çevirmişsin olayı... Kolayına kaçmak kolaydır hep. Oysa bir düşün; "yaşaman" için "düşünmen", düşünmen için yaşaman lazım, değil mi? Yaşamazsan neyi(ni) düşüneceksin, düşünmezsen ne yaşayacaksın... Naçizane fikrim...
SilSanırım çok düşünmeden yazdım:)
SilÖyle de denebilir, sen bilirsin tabi..
Sen en azından bir tanesiyle nasiplenmişsin. Ben kitap okumaya dalıp, tamamen unuttum.(Çok isterdim izlemeyi, seneye artık.)
YanıtlaSilBi de şu herkesin kafasından geçenleri okuma isteği. Temelde çok iyi bir amacı hedefliyorsun. (Süper kahraman falan mı olmak istiyorsun?? :) ) Ama insanın içi dipsiz çukur, boğulursun/uz diye korkmuyor değilim.
Keyifli bi yazıydı, kalemine sağlık.
Hiç olmazsa kitap okuma gibi bir işe dalmışsın, ya dizi izleme gibi boş bir işe dalıp da kaçırsaydın, daha mı iyi olurdu? :-) Bir yere not al, 12 ağustosu 13'e bağlayan gece çok yoğun oluyor bu yağmur. Seneye izlersin. Aralıkta da var ama o soğuk havada kim dışarı çıkar.
SilSüper kahraman değil de, öyle bir özelliğim olsaydı şöyle ufak tefek, kendi çapında bir kahraman da olsam olurdu. :))
Bu arada Perseus da kelime anlamı olarak kahraman demek.
Selamlar…
Ben yorum girmeyi mi beceremiyorum?
YanıtlaSilDemiştim ki, yağmuru kaçırdığıma inanamıyorum. Doğu Anadolu'da yaşarken, sandalyeleri, fenerleri alıp, bir tepeye çıkardık. Seyrederdik yıldızları.
Şehirde yaşamaktan hoşlanmıyorum. Kars veya Van'a yerleşmeyi planlıyorum.
Bloğunun adından ve başlık görselinden E88 civarında bir yerlerde yaşadığını tahmin etmiştim. Benim de E99'da çok güzel günlerim geçmiştir. Hatta bir ara haritasını da yapmıştım.
SilKars çok soğuk, Van-Edremit'e yerleş bence. :)
Merhaba ,
YanıtlaSilBloğunuzu tesadüfen görümüş ve çok sevmiş bulunmaktayım. Sizi takibe aldım , benim bloğuma da beklerim. Sevgilerimle..
grilady.blogspot.com
Merhaba GRİ K., hoş geldin, teşekkür ederim. Peki, takip etmeye çalışırım. Selamlar…
Sil