26 Ağustos 2014

Pi'nin Yaşamı

Pi'nin Yaşamı filmini duymuştum. Övgüyle sözünün edildiğini de bir-iki yerde okumuştum. Tabii, bir filmi ya da kitabı yalnızca adından hareketle değerlendirmek ne kadar mümkünse artık, ben bu filmin matematikle filan ilgili olduğunu sanıyordum. Akıl Oyunları gibi mesela. Evet, bu filmde de Pi sayısından bahsediliyor ancak iskeleti matematik üzerine kurulu değil. İki saatlik filmin bir saatinin okyanusta yaşam mücadelesiyle geçtiğini elbette tahmin etmemiştim. Tahmin edilebilecek gibi de değildi. Sürpriz oldu diyebilirim. İnsanı şaşırtan, hoş sürprizlerden biri. 

Galiba Pi sayısının sonsuzluğuyla yaşamın sonsuzluğu arasında bir bağlantı kurmak istiyor yönetmen, bana öyle geldi.

Her şeyden önce filmin olağanüstü görsel efektlerinin olduğunu söylemeliyim. Okyanustaki hemen her sahne etkileyici. 

Hindistan'ın Fransız kolonisi bir şehrinde, sıradışı bir adamın oğlu olarak doğar Pi. Babasının sıradışı olduğunu en çok da Paris'teki dünyaca ünlü bir havuzun, Piscine Molitor'un adını oğluna vermesinden anlarız. Çocuğun şansı vardır ki zamanla kısalıp Pi olur adı.

Pi'nin ailesi şehirdeki bir hayvanat bahçesini işletmektedir. Bir zaman sonra işlerinin bozulması üzerine Kanada'ya taşınmaya karar verirler. Onlarca hayvanlarıyla birlikte bir Japon kargo gemisine binerler. Pasifik Okyanusu'na geçmişlerdir ki fırtına çıkar. Hep meraklı bir çocuk olagelmiş Pi, yine merakına dayanamayarak güverteye çıkıp fırtınayı izlemek ister. Ve işte bu, ailesi için sonun, kendisi içinse bambaşka bir hayatın başlangıcı olur.

Fırtınada alabora olan geminin, Pi'nin açık bıraktığı kapısından sular girer. Gemi personeli kurtarabildiklerini kurtarmaya çalışır. Pi'yi ve birkaç hayvanı bir filikaya koyarak okyanusa salarlar. Başka da kurtulan olmaz.

Bir yandan ailesini kaybetmiş olmanın acısı, bir yandan da koca okyanusta birbaşına kalmış olmanın belirsizliği Pi'yi çaresiz bir duruma sokar. Ne var ki beraberinde bacağını kırmış olan bir zebra, yavrusunu hırçın dalgalara kaptırmış bir maymun, saldırgan bir sırtlan ve olanca dehşeti ve heybetiyle bir kaplan olunca Pi'nin derin kederlere dalmaya yeterli zamanı yoktur ilkin. Sırtlan, zebrayla maymunu öldürür. Pi ne yapacağını düşünürken kaplan ortaya çıkar, filikadaki bir bölmenin altında saklanmıştır, o da sırtlanı öldürür. Böylece geriye Pi ile kaplan kalırlar.

Kaplan vahşi bir hayvandır, doğal olarak bir insanla anlaşması hayli zor olacaktır. Bu, normalde bir kaplanın aleyhine olacak bir durumdur, çünkü insanoğlu binlerce yıl önce hayvanları öldürmeyi, kafeslere koymayı öğrenmiştir, neticede bu kaplan da yıllardır hayvanat bahçesinde tutsak yaşayan bir hayvandır, kısacası insanların hayvanlardan gelen tehditleri nasıl püskürttükleri bilinen bir şeydir, ancak Pi içinde merhamet barındıran bir insandır, kaplanı öldürüp başından atabilecekken bunu yapmaz. Hiç farkında değildir ama daha sonra bunun mükafatını da alacaktır. Çünkü okyanusun ortasında yalnız kalmış olmak tahmin ettiğinden de zordur. İlk günlerin aksine, zaman geçtikçe kaplanın varlığının kendisi için bir tehdit olmaktan çok bir yaşam dayanağı olduğunun farkına varır. Başlangıçta her ikisi de bunun ayırdına varamamıştır aslında, uçsuz bucaksız suların ortasında birbirlerinin dayanağıdırlar. İşin ilginç yanı, kaplan duruma alışkındır, zira yıllarını kafeslerde tutsak olarak geçirmiştir, Pi ise şimdi kaplanın kaderini paylaşmaktadır, o da şimdi koca bir okyanusun ortasında tutsaktır.

Pi, kaplanı eğitmeyi dener ve başarır. Başlangıçta sürekli kükreyen, Pi'ye saldıran kaplan, onun çabaları sonucu biraz olsun ehlileşir. Böylelikle Pi de rahatlamış olur.

Dalgalar onları önce okyanustaki el değmemiş bir adaya, sonra da Meksika kıyılarına atar. Pi, olabildiğince bitkindir, gücünün son kırıntılarıyla kendini kumların üzerine bırakır. Kaplan da onun ardından filikadan iner. Kumsalın hemen ardı ormanlıktır, oraya yanaşıp biraz durur. Durup esrarengiz bakışlarla bir süre ormana bakar. Pi, dönüp kendisine bakacağından tamamen emindir. Devasa bir okyanusta birlikte yaşam savaşı verip kazanmışlardır. Ne var ki kaplan geri dönmez, ne Pi'ye ne de okyanusa bakar; kendini ormanın derinliğine bırakır. Pi, kaplanın bu şekilde vedasız gidişine o denli üzülür ki, kurtulduğuna sevinmeyi bile akıl edemez.

Filmin sonuna doğru yaşanan bu sahnede kolaylıkla göz ardı edilebilecek bir şey vardır. Denizde yaşam savaşı vererek geçirdikleri birkaç gün, Pi'nin gözünden bakarsak, ömür boyu unutulmayacak olan bir deneyimdir. Ancak kaplanın gözünden bakarsak, o zamana kadarki hayatında çok küçük bir değişikliktir sadece, çünkü o, bütün yaşamını hayvanat bahçelerinde, kafeslerde tutsak olarak geçirmiştir. Onun için asıl hayat, kumsalı geçip ormanın sınırına vardığı yerde başlar. Burada bir süre durup ormana gizemli gizemli bakması tam da bundan ötürüdür işte. Elbette orman bir kaplanın doğal yaşam alanıdır. Bu nedenle, Pi'nin düşündüğünün aksine, kaplanın dönüp kendisine bir veda kükreyişi bile vermeden gidişini anlayışla karşılamamız gerek.
*
Yaşam, sonsuz bir gelenektir. Pi'nin Yaşamı insana bunu bir kez daha anımsatıyor.

12 yorum:

  1. Ben de izlemiş ve çok beğenmiştim filmi. Farkına varmadığım çok güzel noktalar yakalamışsın.
    Pi sayısının yaşamın sonsuzluğu ile bağıntılı olması.
    Kaplanın kafeste tutsak olması ile Pi 'nin şimdi okyanusun ortasında tutsak olması.
    Ve birlikte geçirdikleri zamanın Kaplan için ne anlama gelebileceği...
    Katılıyorum. Tebrik ediyorum.
    Yönetmen Ang Lee film için çok başka bir yorumda bulunur yalnız. Der ki; eğer filmin sonunda anlatılan değil de, gördüğünüz hikayesine inanıyorsanız Tanrı'ya yani onun anlattığı masallara, sizin için uydurduğu hikayelere inanıyorsunuz demektir. Yönetmen Tanrı'ya inanmıyor bildiğim kadarı ile.
    Ben şahsen masallara, olmayacak işlere, hayatın kendisinde bulunan mucizesine inanıyorum, o yüzden, filme de inandım...
    Hayatta kal...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhabalar Aze. Ben de izlediğim kısmına inanmıştım ama yönetmenle bakış açılarımız farklı. Ben daha pragmatist bir pencereden bakıyorum açıkçası, bir saat süren o okyanus sahnesinden sonra bir de inanmasa mıydım? :) Boşuna mı izledim.
      Yalnız filmi sahiden beğendim.
      Sevgiler…

      Sil
  2. Ben izlemedim. Okudukca detayla karsilasinca biraktim okumayi.
    Diyecegim o ki, Van Gol'nde neden dizle motor kullaniliyor? Gole olumsuz etkisi yok mu bunun?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Jardzy. Filmin kendisi bu kadar detaylı değil elbette. İzle bence.
      *
      Hiçbir fikrim yok. Benim bildiğim çoğu tekne dizel kullanır.

      Selamlar…

      Sil
    2. Film bir sanat şahaseri. defalarca izledim. Benim takıldığım tek şey pi'nin sandalının Meksika kıyılarına sürüklenmesinin imkansız olması. . Çünkü pasifikte Meksika kıyılarına doğru hiç bir akıntı yok

      Sil
    3. İyi bir coğrafyacısınız demek ki. :) Selamlar...

      Sil
  3. Evet güzel filmi ben de izlemiştim. Ve kaplanın gidil sahnesini çok hoş bulmuştum.
    Ne güzel anlatmışsın.
    :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Şenay. Kaplan ve Ejderha'yı da izlemiş miydin, aynı yönetmenden?

      Selamlar…

      Sil
    2. Hayır izlemedim. Bu film çok ses getirdiği için merak etmiştim.

      Sil
    3. Ben izlemiştim ama aklımda tek bir sahnesi kalmamış. Bir kez daha izleyeceğim. :)

      Sil
  4. Filmdeki ada sahnesi olmasa idi herseyin gercek olma ihtimali vardi... fakat insan seklinde bir ada yok ve adada gerceklesen olaylar cok saçma... örnek: çiçeğin içinden dis çıkması... bu da teknede geçen olayların aslında tamamen sembolik oldugunu gösterir. Aslında vejateryan olan pi hayatta kalmak icin insan eti yemek zorunda kalmistir ve yaşadığı travmanin etkisi ile kişiliği ikiye bolunmustur. Diger kisilik kaplani simgelemektedir aralarinda uzlasma olamamaktadir ... hatta adaya ayak basip kurtulduguklarinda kaplan bu yüzden arkasina bile bakmadan hayatindan cikip gitmistir. Pi teknede buldugu hayatta kalma metodlari kitabını okurken orada yalnizliktan ve acliktan cildirmamak icin masallar uydurmasi gerektigi yaziyordu... o da bunu yapti... bir ipucu daha:vejateryan pi annesinin ölmüş bedenini yiyerek hayatta kaliyordu ve gerceklerden tamamen kopmustu ... adadaki binlerce fare benzeri canli bedende olusan kurtlari simgeler .... daha pek cok sey... film en iyi senaryolardan biri kabul edilmistir... tabii bir de filmin verdigi mesaji es gecmemek gerek; bazen olayin saf gercekligi o kadar aci verir ki sacma sapan bir hikayeye inanmak daha kolay gelir insana...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba METAMORFOZ, hoş geldin. Anlattıkların etkileyici doğrusu. Demek ki ben yalnızca gördüğüm kısmıyla ilgilenmişim. :) Ama, yukarıda Aze'nin yorumuna verdiğim cevapta da söylediğim gibi, açıkçası o açıdan bakmak hoşuma gitti ve de işime geldi.

      Verdiğin ipuçlarının yanında, kaplanın adının Richard Parker olmasından da işkillenmiştim ben.

      Hangi açıdan bakarsak güzel film.

      Sevgiler…

      Sil

Yorumunuzda bir web sayfasına bağlantı vermek istiyorsanız buraya bakabilirsiniz.

Yorumlarla ilgili notlar için buradaki sayfanın sonuna bakabilirsiniz.

Sayfa başına git