***
Ayının biri hayvanat bahçesinde kafesine yaklaşan adamı tutup yedikten sonra oturup savunma dilekçesi yazıyor. "Bu sabah karnım tamamen tok iken," diyor, tok'u da aynen böyle koyu yazıyor, dikkat çeksin diye. Halbuki böyle yaparak kendi kendini ele vermiş oluyor. Karnım tamamen tok iken, demese, hadi diyelim dedi, tok'u koyu yazmasa belki de dilekçeyi okuyacak olan kişi onun söylediklerine inanacak.Ayının dilekçesini ilk gördüğümde o kadar gülmüştüm ki... Çünkü bu ayı z'lerini s diye, ö'lerini de ü diye yazıyor. "Göstermek" diyeceğine "güstermek" diyor mesela, "üzücü" diyeceğine "üsücü". Bizim bazı öğrenciler de böyle yazarlar da ondan çok gülüyorum. Bir de ayının uzun bir cümlesi var ki ona epey bir gülmüştüm: "Tabelada yasıyo, kafese yaklaşmak yasak diyo! Ben tabelayı güstermek için
Odamın duvarında duruyor bu karikatür. Selçuk Erdem'e ait. Karikatüristler çok zeki insanlar. İki çizgiyle çok şey anlatabilmek maharet ister.
Bundan önce de Erdem'in bir başka karikatürü vardı aynı yerde. Onda da bir ilkokul öğrencisi, öğretmenine mektup yazarak ilanı aşk ediyor, öğretmeni de mektuba cevap veriyor. Aslında pek cevap da sayılmaz, zira mektup aynı mektup, hoca çocuğun yazım yanlışlarını düzeltip mektubunu geri vermiş. Çocuk da sağanak yağmurun altında mektubu okuya okuya evine gidiyor.
***
Pencere sürekli açık durunca içeriye boyuna kelebekler giriyor. Bilhassa geceleri, çünkü geç yattığım için ışık açık oluyor, onlar da ışığa tutunup geliyorlar. Mevsimin bu vakitlerinde bir de erikdeğdiren denen bir tür uçan böcek çıkıyor ortaya. Büyükçe bir şey, sert kabuklu. Latince adını bilmiyorum ne yazık ki. Hatta Türkçesini de bilmiyorum, yöresel adı erikdeğdiren. Akşamları görünüyorlar genelde. Nedenini hiç anlamadım, kızlar bundan inanılmaz derecede korkuyorlar. Bir-iki yıl önce bir akşam ablam öyle bir bağırdı ki ev yıkılıyor sandım. Kalkıp koştum, erikdeğdiren gelmiş, dediler. Görürsem fotoğrafını çekeceğim. Arılar gibi sokup sokmadığını da bilmiyorum. İçeriye geldiklerinde bir mendil falan kullanıp dışarı atıyoruz.Bizim buralı olup da başka şehirlere göçmüş olanlara da erikdeğdiren deniyor yöre halkı tarafından. Çünkü böyleleri genellikle yazın akrabalarını vs. ziyarete geliyorlar, yani tam da erikdeğdirenlerin çıkış zamanında. Almanya'ya gidenlere bir zamanlar Alamancı lakabı takılmış olduğu gibi, bizimkilere de erikdeğdiren denmiş. Kimin aklına gelmişse onu kutlamak lazım. Laf aramızda ben de artık erikdeğdiren olmak istiyorum, ben de çekip gitmek istiyorum. Tanrııım, neden duymuyorsun beni! Hiç olmazsa niçin duymadığını söyle!
***
Odamın penceresinden 25 Haziran günü böyle görünüyor. Kavaklar, kargalar... Çok ahım şahım olmasa da fena fotoğraf olmamış ayıptır söylemesi, ben sevdim.Serin geceler dilerim...
Flicker'da fotoğrafı varmış böceğin.
YanıtlaSilEtrafımdaki herkes bir yerlere çekip gitme derdinde. Ben senelerdir bu dertteyim. Umarım Tanrı bizi duyar.
Van'a yerleşsem, tek başıma evde kalsam güvende olur muyum?
Merhaba Jardzy. Günümüz şartlarında bir insan ömrünün doksan yıl olduğunu varsayarsak, ben bunun üçte birini geride bırakmış oluyorum ve bunun da yine üçte birini burada geçirdim. Şu Kalu Bela dedikleri yerde bana bir şey söylendiğini hiç hatırlamıyorum ancak söylendiğine göre bu dünyaya yalnızca bir kere geleceğim. Ki, gezegenimizin binlerce yıllık geçmişi de bunu kuşku götürmeyecek biçimde doğruluyor. Şu halde, iki yüzden fazla ülke, büyülü küçüklü on binlerce şehir, kasaba, köyün olduğu bu dünyada hayatımın tamamını burada geçirmek istememem kadar doğal bir şey var mı?
SilKendim bunu şu an itibariyle yapabilecek imkânlara sahip olmadığım için ha bire Rabbimizden istiyorum, gelgelelim o da hiç yüzümüze bakmıyor. Gene de sık sık korkumdan, ya bu eldekleri de alırsa, diye, buna da şükür, diyorum. He vallah, korkumdan.
*
Van'da bir sitede otursan tek başına, sorun yaşayacağını düşünmüyorum.
Sevgiler…
Bence de çok doğal gitmek istemek. Ama dünyada her yerde insan aynı.
YanıtlaSilBranşı bilmiyorum ama başka kıtalarda Türkçe öğretmenliği yapılamaz mı?
Bir de konsoloslukları takip etmek lazım. Onlar özel Türkçe öğretmeni tutuyorlar, ingilizce bilen.
Bence bir ucundan tutmak lazım ve yine bence çok uzak bir hayal değil!!
Ben de oralara yerleşmek istiyorum işte, insanevladı böyle.
İnsan üstüne düşüne düşüne bir hal oldum zaten. Kimi şuraya gitmek istiyor, kimi oraya. Nasrettin Hoca fıkrası gibi. Şimdilik böyle sürüyor, bakalım ne olacak, bekleyip göreceğiz.
SilKarikatürleri, komik ve düşündürücü olmalarının yanı sıra olaylara farklı bir pencere açtığını düşündüğüm için de seviyorum.
YanıtlaSilSürekli aklıma bir şeyler geliyor gibi oluyor ama gitmek deyince de Yeni Türkü'nün Dönmek şarkısını hatırlamadan edemiyorum, çok güzeldir:
"Dönmek mümkün mü artık dönmek
Onca yollardan sonra
Yeniden yollara düşmek
Al bizi koynuna ipek yolları
Üstümüzden geçiyor gökkuşağı.
Sevdalı bulutlar uçan halılar
Uzak değil dünyanın kapıları.
Neresi sıla bize neresi gurbet
Yollar bize memleket."
Yolların insana memleket oluşu… Neler neler çağrıştırıyor. Yolları severim. Alışkınım da yollara. Hele hele gitmekte olduğun yer kucak açmış seni bekliyorsa yolların tadına doyum olmuyor. "Uzak değil dünyanın kapıları," demiş ya, bana dokunaklı geldi nedense.
SilKendine iyi bak, eylüle ne kaldı şurada. :)