5 Aralık 2014

Arkadaşım ve kitapları

S. ile M.'yi sık sık ziyaret ederim. Arkadaşım olurlar. Bu yıl birlikte ev tuttular. Biri Karslı, öbürü Tireli. Bu akşam hem yemeğe, hem de yatıya kalmaya arkadaşlarına davetliler. Tesadüfe bakın ki, davetli oldukları arkadaşları da onlar gibi iki kişiler, bekârlar ve birlikte ev tutmuşlar. Ama asıl tesadüf bu değil tabii, bizimkiler gibi o ikisinin de biri Karslı, diğeri Tireli. 

Şu an ben de kendi evimde değilim. S. ile M.'nin evlerinde bir başıma takılıyorum. 
*
Arkadaşlarımın çoğu benim bu bloğumu okumaz. Neden diye sorarsanız, bir bloğa sahip olduğumu bilmezler de ondan. Yakın arkadaşlarım bilirler sadece. Ki, onların sayısı da bir elin parmaklarını geçmez. Fakat şu anda bu konuda fazla konuşmayacağım, zira bunu başka bir yazıda ayrıca ele alacağım, birkaç aydır aklımda. Neden bu meseleden söz ettim o halde? Çünkü M.'nin kitaplığından söz edeceğim kısaca. Daha doğrusu, kitaplarından. Evet, M. de benim bloğumu okumaz. Blogdan haberi de var aslında, fakat pek okumadığını biliyorum. Böylece şimdi yazacaklarımdan da (şayet S. bahsetmezse) büyük ihtimalle haberi olmayacak.
*
Efendim, M. bir buçuk ay kadar önce okuluna gelen bir pazarlamacıdan taksitle kitap almış. Beş ciltlik Türk Şiiri Antolojisi'yle beraber kırk kitaplık dünya klasikleri seti. Kitaplar kendisine olabildiğince pahalıya mal olmuş, söylediğine göre 800 lira kadar para ödeyecekmiş. Halbuki aldığı kitapların internetteki fiyatı 350 lirayı bile bulmuyor. Sözün kısası, M. –biraz da gönüllü olarak– amiyane bir tabirle, kazıklandı. Bunu S.'yle biz geçenlerde kahvaltı sofrasında da müzakere ettik ve arkadaşımızın maalesef kazıklanmış olduğu sonucunda birleştik. Fakat bundan ona söz etmedik. Etsek ne fayda, olan olmuş.

Kitapları alır almaz heyecana kapıldı M. Hemen internette kitaplık bakmaya başladı. Bu konuda ben de ona biraz yardımcı oldum. İki-üç hafta içinde nihayet sipariş etti, kitaplığı geldi. Odasına da değil, salona koydular. Yanına geçip bir de fotoğraf çektirdiler ve facebook'a attılar. Ben de ilkin facebook'ta gördüm zaten. Kitaplığın da alınmasıyla M.'ye bu işin maliyeti bin lirayı bulmuş oldu.

Her şey bir yana, evlerine gelip kitaplığı içindeki kitaplarla birlikte her görüşümde, "Ben kitaba verdiğim paraya acımam," deyişi geliyor aklıma ve gülsem mi ağlasam mı, bilemiyorum.

6 yorum:

  1. Son cumle duruma "cuk" diye oturmus:) acinmaz tabi kitaba verilen paraya lakin klasikleri cok cok uygun fiyata bulmak mumkun. O kadar para vermeye gerek yokmus yani...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Beyza. Arkadaşımın aldığı kitaplar öyle bilindik bir yayınevinden de değil... Hani, işinin ehli bir çevirmen ve editörün elinden çıkmış olsalar, bunun yanı sıra baskıları kaliteli olsa filan neyse de, bizimkinin haline acımamak elde değil. Ama, yazıda da dedim, olan olmuş. :)
      Sevgiler...

      Sil
  2. dostum çok güzel bi yazı olmuş fakat şu M yle S yi çok merak ettim ya ben ;) SAYGILAR....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dostum teşekkür ederim. Ben de S'eni merak ettim, adını yazmayı unutmuşsun da. :)
      Benden de saygılar...

      Sil
  3. Misafiri iki dakika yalnız bırakmışlar, ne var ne yok yetiştirmiş ahaliye. Vay ev sahiplerinin başına gelene, cık cık:-)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Pek yalnız bırakmış sayılmazlar, anahtarı vermişler kendi gitmiş. :)

      Sil

Yorumunuzda bir web sayfasına bağlantı vermek istiyorsanız buraya bakabilirsiniz.

Yorumlarla ilgili notlar için buradaki sayfanın sonuna bakabilirsiniz.

Sayfa başına git