27 Aralık 2014

Vıladimir'e Dördüncü Mektup

Sayın pek kıymetli kardeşim Vıladimir,

Satırlarıma başlamadan önce selam eder, her iki karakaş gözlerinden hasret, bir o kadar muhabbet, bir o kadar da samimiyetle öperim. 

Nasılsın, iyi misin? İyi olmanı canı gönülden temenni ederim. Bizleri soracak olursan, şükür şimdilik hepimiz iyiyiz. Şimdilik diyorum, zira bu sıralar burada soğuk havalardan ötürü herkes hastalanıyor; bir grip, bir nezle, sorma...

Sana son mektubu geçen yaz göndermiştim. Üstünden beş ay geçmiş, araya bir de mevsim girmiş. Velhasılıkelam, zaman hızla akıp gidiyor diye diye dilimizde tüy bitti. Beni son zamanlarda bu konuda birkaç yıl süreceğe benzer bir düşüncedir aldı; acaba ilerleyen yaşlarımızda zaman algımız değişecek mi? Yirmi yıl sonra da zamanın hızlı geçtiğini mi algılayacağız yine? Ne bileyim, çocukluğumuzda –yaz tatillerini sayma– bazı zamanlar neredeyse duracak seviyeye gelirdi; öyle algılardık. Dürüst olmak gerekirse, ben gene öyle bir zamanın peşindeyim. Ha, mümkün olur mu, olmaz mı, bilemem. Doğrusu pek beklentim de yok ya bu konuda, yine de insan umut etmekten kendini alamıyor işte. Yok, eğer gelecekte zaman bugünkünden de hızlı geçecekse, o zaman söylenecek tek söz kalıyor geriye, çekine çekine de olsa söylenmesi gerekiyor; gelmesin, geçmesin daha iyi. 

Yaz tatilleri dedim de, hatırlıyor musun, seninle tanışmamız da bir yaz tatiline rast gelmişti. Aleksey Amca bizi Yukarı Göl'e yüzme öğretmeye götürmüştü, ikimiz de korkmuş, suya girememiştik. Aleksey Amca bir başına girip yüzmüş, biz de kenardan onu izlemeye koyulmuştuk. İşte oradaydı tanışmamız. Vay be kardeşim, kaç yıl geçmiş!..

Geçen gün durup dururken aklıma geldi, Mıradov hayatta mı? Bir hayli zaman oldu ondan haber almayalı. Onun varlığını bile unutmuştum, öyle diyeyim. Ve işte, diyorum ya, aklıma geliverdi durduk yerde, ben de sana sorayım dedim, işte soruyorum da.

Galina Teyze'nin dişi ne oldu? Bir önceki mektubunda söz etmedin hiç, ben de diş henüz Avrupa'dan gelmedi diye yordum, gelse bahsederdin. Geçmişler olsun tekrar. Kendisini görmeye geleceğim. Galina Teyze'nin bize keçi sütü sağıp içirdiği günleri de az özlemedim ha! İnsan bazen duygulanıyor da.

Kardeşim Vıladimir, Sibirya işi ne oldu, henüz bir şey yok gibime geliyor? Ama siz de biraz boşluyorsunuz sanki. Peşine düşün derim. Düşerseniz olur, olmayacak şey değil ki. Hatırlasana yıllar önce Elizarov'ların Vladivostok'taki işin üstesinden nasıl geldiklerini. Sahi, Elizarov Ailesi ne âlemde? Düğünleri vardı en son haber aldığımda. Arkadi Elizarov bir kartal yakalamış, köydeki evde bakıyor dediler de pek inandırıcı gelmedi, var mı bu işin aslı astarı? Bizim buralarda görülmüş şey değil de sizin orası için kartalın evde beslenmesi olmayacak bir şey değil. Eğer duyduklarım doğruysa, söyle de kartalıyla fotoğraflar filan çekilip bana göndersin bir zahmet, bizim arkadaşlara göstereceğim. Ona da çok selamlarım olduğunu söyle bu arada.

Benim diyeceklerim şimdilik bu kadar kardeşim. Seni mektupsuz bırakmayacağımı biliyorsun. Şimdilik sağlıkla kal. Aleksey Amca'yla Galina Teyze'nin ellerinden, yeğenlerimin gözlerinden öpüyorum.

Satırlarıma son vermeden önce tekrar selam eder, seni hasretle kucaklarım.

9 yorum:

  1. Mektup mu kaldı bu devirde Harun Efendi? Bırakın efendim böyle zamana direnememiş adetleri. Hem, nedir bu geçmiş zaman sevdası sizdeki, düşünüp duruyorum üzerinde kaç zamandır. Hani, nasıl anlatsam, adından mütevellit; geçmiş işte efendim, geçmiş... Şimdi siz bunu düşündükçe geçmiş bir hızlı kayıt daha geçiyorsunuz. Yanlış mı hatırlıyorum, siz demez miydiniz hem; bugün ne yapıyor isek, yarın olacak olan ondan ötürüdür... Eh, hep geçmiş dersek, yarın ne olacak o zaman?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir düzeltme yapmam icap ediyor sanırım: "...Şimdi siz bunu düşündükçe, geçmişe hızlı bir kayıt daha işlemiş oluyorsunuz..." Bunu gibi bir şey işte :-)

      Sil
    2. Sayın Aze Hanım, geçmişin gözümüzde kıymetli olması yarının kıymetini düşürmez. Zamana direnememiş âdetler... Tabi, elbette, yani böyle... Belki de hiç direnmediler, bir de baktılar ki yok olmuşlar.

      Sil
  2. Zamanın akışı hayli göreceli: kişiye göre, dahası kişinin herhangi bir mevsimdeki ruh haline göre bile değişebilmekte. İşte bu hal bike bazen hüzün veriyor insana ama bazen de hüzün kattığı zamandakilerden daha kuvvetli bir neş de salabiliyor insanın yüreğine. Zaman da hayat gibi garip vesselam.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hoş geldin Vladimir. Naçizane, zamanın bulunulan yerle de bir ilgisi olduğunu düşünüyorum. Kimi yerde hızlı geçer zaman, kimi yerde yavaş. Bir de, yazıda da belirtmeye çalıştım, "zamanın zamanla" da ilişkisi yok mu; çocukluk zamanında zaman çabuk geçer, hemen herkes için geçerli değil midir bu?
      İyi yıllar dilerim, sevgiler...

      Sil
  3. Daha sık mektup yazmalıyız. Bence.

    YanıtlaSil
  4. İyi yıllar dilerim, bu postla iyi bir rüzgar estirdiniz geçmişe doğru...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim, ben de iyi yıllar dilerim. Sağlıkla kalın...

      Sil

Yorumunuzda bir web sayfasına bağlantı vermek istiyorsanız buraya bakabilirsiniz.

Yorumlarla ilgili notlar için buradaki sayfanın sonuna bakabilirsiniz.

Sayfa başına git