13 Kasım 2014

Sağanak

Otobüs İbrahim'i yarım saat sonra bırakacak. Bırakıp yoluna devam edecek. Kalan yolcular kim bilir nereye gidecekler. Dakikalardır yağmur çiseliyor. İbrahim, bir dışarıda akıp giden görüntüleri, bir camlara vuran damlaları izliyor. "Şemsiyemi yanıma alsaydım ya," diye söyleniyor içinden ve ekliyor: "Gerçi hafiften yağıyor, bu yağmurda ıslanılmaz."

Bildi bileli, kendini şanssız bir adam addediyor. Sayısız kez, "Hiç şansım yok bu hayatta," demişliği vardır. Sayısız kez, "Ben gibi şanssızını görmedim," demişliği vardır. Hayata hep şans - şanssızlık penceresinden bakar.


Kimseden ses yok. Şoförün açtığı müziğin sesi kısık, yalnızca kendisi duyabiliyor. Zaman çabucak geçiyor. Şehre girmek üzereler. Yağmur şiddetleniyor. Cam silecekleri hızlanıyor.


"Vay arkadaş, ne bahtsız adamım ben!" diye söyleniyor yine, "Bir saattir usul usul yağan yağmur, ben birazdan ineceğim diye sağanağa döndü. Böylesi de anca beni bulur. Şemsiyem de yok..."


Otobüsten iniyor İbrahim. İnmesiyle ıslanmaya başlaması bir oluyor. Gideceği yere varana dek sırılsıklam olacak. Ne yapsın?..

***
Bu hayata İbrahim'in gözünden bakanların haddi hesabı yok. Adına şanssızlık denen zehrin etkisi bir türlü geçmek bilmez. Yaşam öyle bir hal almıştır ki her şeye yakıştırılır da bir tek yaşanılmaya yakıştırılmaz. Ha bire bir şeyler alıyorken hiçbir şey vermez. Kepçeyle alıyorken çay kaşığıyla vermeye bile eli gitmez. Eli bol, gönlü bol davranması gerekir ama bir cimriden farkı yoktur. 

Sözün kısası, hayata düşmanvari bir gözle bakanların sayısı hiç de az değildir.
***
Islana ıslana, söylene söylene kaldırımlarda yürüyor İbrahim. Bu yaşamın anlaşılmazlığına, bu dünyanın düzensizliğine içinden küfürler savuruyor. Fakat bu küfürler ne yaşamın ne de dünyanın umurunda, her ikisi de kayıtsız. İbrahim buna daha bir bozuluyor, bozuldukça küfürlerin şiddetini daha bir arttırıyor. 
***
Haklı elbet, haklı olmasına haklı. Gelgelelim, yaşamın keşmekeşinde göz ardı ettiği şeyler var.
***
Aslında şehirde bir saattir sağanak yağmur yağıyordu. Otobüsün geçip geldiği yollardaysa çiseliyordu. İşte, İbrahim bunu bilmiyor. Kendisi şehre geldikten sonra yağmur şiddetlendi sanıyor. Yaşam ve dünyayla beraber bu şehre ve kendisini ıslatan sağanağa da küfrediyor. Halbuki ne şehrin bir suçu var ne yağmurun. Bu şehre kendi ayaklarıyla geldi İbrahim. Gelmese ıslanmayacaktı.

4 yorum:

  1. Islanmasa gelmemesi gerektiğini bilmeyecekti. Olan durum olabilecek olasılıkların en iyisi belki de. Ya da bu fikir kendimizi iyi hissetmemiz için insanlığın uydurduğu saçma bir felsefe:)
    Her işte bir hayır vardır, diyelim yine biz. :)
    Hayatta kal...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Islanmasa belki bu kez de havanın kuruluğundan şikâyetçi olacaktı. İlginç.
      Sevgiler...

      Sil
  2. Etkileyici, çok beğendim.

    YanıtlaSil

Yorumunuzda bir web sayfasına bağlantı vermek istiyorsanız buraya bakabilirsiniz.

Yorumlarla ilgili notlar için buradaki sayfanın sonuna bakabilirsiniz.

Sayfa başına git