Eskiden "Su gibi akıp geçiyor" derlerdi, zaman sudan da hızlı akıyor artık. Zaman su olup akarken köprünün üstünde durup onu izlemek istiyorum. Evet, yalnızca bunu istiyorum.
Yeni yılınız gönlünüzce olsun!
via |
Hindinin Türkiye Bağlantısı (The Turkey's Turkey Connection)
Şükran Günü bütün bir Amerika'da kutlanır. Hindi de bütün bir Amerika'nın kuşudur. Öyle ki, Kolomb'un ve Hacılar'ın gelmesinden çok daha önce buradaydı. İlk kâşifler geniş hindi sürülerinin manolya ormanında yuvalandıklarını yazmışlardı. Denebilir ki, hindi elmalı börekten daha bir Amerikalıdır, gelgelelim adını 7127 km. ötedeki bir ülkeden almıştır.
Bu bir rastlantı değildir; söz konusu olan, yalnızca bir ses benzerliği değildir. Turkey (hindi) kelimesi Türkiye'den geliyor. Ancak, bir bağlantı noktası da var işin içinde. Bunu görmek için de Madagaskar'a uğramanız lazım. Nasıl mı?
Bir zamanlar İngiliz sofraları o kadar fakirdi ki, üstünde ne patates vardı, ne cigar, ne de hindi. Günün birinde insanlar ülkeye ilginç mi ilginç, egzotik bir kuş getirmeye başladılar. Bilimsel adı Numida meleagris olan bu kuşun şimdiki normal adı da miğferli gine kuşu'dur, çünkü alnında bir miğferi andıran kemikli tuhaf bir çıkıntı vardır. Bu kuş, Madagaskar'dan, Afrika'nın güneydoğu kıyısından geliyordu, ancak İngilizlerin bundan haberi yoktu. Tek bildikleri, etinin çok lezzetli olduğu ve tüccarlar tarafından Avrupa'ya Türkiye'den getirildiğiydi. Böylece çok kısa bir süre sonra bu kuşlara turkey denmeye başlandı.
Fakat bunlar, bugün kızılcık sosu ve kabak püresiyle servis ettiğimiz hindilerden değildi. Dediğim gibi, bugün hindi dediğimiz, bir Amerika kuşudur. İspanyollar Yeni Dünya'ya vardıklarında bilimsel adı Meleagris gallopavo olan bir kuşla tanıştılar. Ancak bilim onların pek de umurunda değildi. Umursadıkları tek şey, bu kuşların etinin hakikaten çok lezzetli oluşuydu. Turkey'e benzer, muhteşem bir tadı vardı bunların.
Böylece İspanyollar bunları Avrupa'ya da satmaya başladılar. Bir süre sonra da bu kuş İngilizlerin sofrasında görünmeye başladı. Tam da İngilizlerin Amerika'da ilk kolonileri kurdukları zamanlardı. İki kuş arasındaki farka bakılmadı bile, bu kocaman kuşun tadına baktılar ve akıllarına turkey geldi. İngiliz dilinde böyle şeyler hep olur.
İşte, sizin bu aralar [Şükran Günü] yiyeceğiniz kuşa Karadeniz kıyısındaki bir ülkenin adının verilmesi böyle olmuştur. Diğer diller aynı hatayı yapmadılarsa da başka hatalar yaptılar. Mesela Fransızlar dinde (d'Inde) diyorlar, çünkü onlar da Hindistan'dan geldiğini sanıyorlar. Ve Türkiye'de de pek çok insan böyle düşünüyor olmalı ki, onlar da hindi diyorlar.
...Asıl ilginç olan da ne, biliyor musunuz? Biz Türkçede bu hayvana hindi diyoruz ama sanmayın ki Hindistan'dan geldiği için öyle diyoruz. Adam söylüyor zaten, hindinin anavatanı Amerika'dır diye. Kuş Amerika'dan gelmiş, Hindistan'sa doğuda, peki de, Türkçede niye hindi deniyor bunlara o zaman? İpucu hemen yukarıda var zaten, Fransızlar d'Inde diyorlar ya, "Hindistan'dan gelme" gibi bir anlamı var bu kelimenin, yani tam da Hindi demek. Nasıl ki İngilizler Madagaskar'dan gelen o ilk kuşun Türkiye'den geldiğini sanıp ona turkey adını verdiler, aynı şekilde Fransızlar da Hindistan'dan geldiğini sanıp ona dinde dediler. Bir zaman sonra da, yukarıdaki makalede söylendiği şekilde, Amerika'dan gelen benzer bir kuşa, yani bugün bildiğimiz hindiye onun adını verdiler. İşte bu hindi kelimesi Türkçe'ye de Fransızca'dan geçmiş olmalı.