*
Tıraş olmak esasında bir ritüeldir. Yani ibadet. İbadetlerin Tanrısal yönünü bir yana bırakırsak, sürekli olmaları en önemli özellikleridir. Tıraş olmak da pek çok erkeğin yıllar yılı sürekli olarak yaptığı bir şeydir. Böylece bir yerden itibaren ibadete dönüşür.
*
De Wikipedia |
Bir de tıraş sabunları vardı tabii. Hâlâ da var gerçi, berberlerde görüyorum. Babamsa krem kullanırdı. Diş macunu tüpüne benzer bir tüpte, yine diş macununa benzer bir kremi yüzünün birkaç noktasına sürer, sonra küçük tastaki sıcak suya fırçasını batırır ve yüzünü köpürtürdü. Şimdiyse daha kısa sürüyor tıraş, çünkü fırça mırça kullanmıyoruz artık. Tıraş köpüğünü eline sık, sonra yüzüne sür, bir dakika bile almıyor.
*
Başkalarını bilmiyorum ama, tıraş eğer gerçekten bir ibadet olsaydı, benim tıraşlarımdan sevap filan alacağım yoktu. Hızlı hızlı olup geçiyorum. Çok da umursamıyorum doğrusu.
*
Hz. Adem Babamız da tıraş olur muydu acaba? Evetse, nasıl olurdu? O zamanlar tıraş bıçağı var mıydı? Varsa nasıldı? Havva anamız tıraşsız yüzüne kızar mıydı? Habil ile Kabil, ve dahi diğer çocukları tıraş olurken babalarını izlerler miydi? Kimsenin aklına gelmeyen sorular bunlar.
*
Ya, işte böyle. Kafa darmadağınık olunca içinden böyle şeyler çıkıyor. Demek ki, müziğin sesini ve pek çok güzel sesi doğal olarak severiz ama arada sevdiğimiz başka sesler de varmış, tıraş sesi gibi. Tıraşın da sesi mi olurmuş, dememeli insan, işin özünde hiçbir şeye önyargıyla yaklaşmamalı.
*
Dışarıda delice bir kar yağıyor şu an.